Back to Main Page
Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim



Editörden

Gezgin Fotoğrafçılar

Amerika'yı Keşfederken

Uzaklardan

Müziğin Resmi

Ben bir Fotoğrafçıyım

Kaktüs

"B & W In COLORS"

Ahmet Kayacık'ı Kaybettik.

Yol Notları

"Öykü"-Eksikliği Duyulan Şeyler

Yüzler

Cadı Kazanı

Gap Projesi

En Eski Fotoğraf Derneği

Siirtli Süpermen

Solan Renkler

Bir Ayrılış Öyküsü

Eğitim

FOTOGEN, FSK

Fotoğraf Dünyasından Haberler

Pano

Okudunuz mu?

Ciddiyet

Bit Pazarı

"Bir Ülke Bir Fotoğrafçı"

Yeni Umutlar
Mehmed Nusreddin Özbay, Lale Öztürk, Ferhunde Çayır


Sergi Salonu, İlkay Muratoğlu, Tekin Ertuğ

Suyunu Çıkaranlar

"Portfolyolar"

Coşkun Aral

Adnan Ataç

Selim Seval

Fethi Sabunsoy

Tanju Akleman

 



Sayı 2


"Bir ayrılış öyküsü"nün Öyküsü

Tülin Dizdaroğlu


Fotoğraf sanatı üzerindeki tartışmalar bana hep anlamsız gelmiştir. Nasıl diğer sanat dalları duygu ve düşünceyi yaratıcı bir şekilde dışa vurmanın bir yolu ise fotoğraf da böyledir. Sanatçı yaşam ve dünya ile diğer insanlar ya da kendi ile bir derdi olan, söylemek istediği sözü bulunan bir kimsedir. Bu amaçla kendine en uygun bulduğu yolu seçer. Bu yolda ilerlerken yerel motifleri güçlü bir teknikle ve evrensel bir dille işlemesi durumunda geniş kitlelere ulaşabilir. Zengin bir anlatım dili olan fotoğraf günümüzde çok değişik amaçlar için kullanılmakta. Ailemiz dışında çektiğimiz her fotoğrafın bir sanat fotoğrafı olmayacağı, vizörün arkasındaki sanatçı bir kişiliğe sahipse o fotoğrafın sanat fotoğrafı olabileceği (ya da olamayacağı) açıktır. Kimin sanatçı olduğu, hangi yapıtlarının sanat eseri sayılabileceği ise zamana bırakılması gereken bir olgu.

Fotoğraf sanatı adına üretilen fotoğraflardan bazıları kalıcı olacak, bazıları ise kaybolup gidecek. Fotoğraf yarışmalarının bu çalışmalara bir ivme kazandırdığına inanıyorum. İFSAK'ta fotoğrafa ilk başladığım yıllarda yarışmalara katılmamış ve fotoğraflarım ödüller almamış olsaydı fotoğrafa bu denli bir tutku ile sarılabilirmiydim bilemiyorum. Son yıllarda yarışmalara katılmazken FOTOGEN'den aldığım bir çağrı üzerine Şinasi Barutçu kupası çağrılı fotoğraf yarışmasına katıldım. Birbiri ile bağlantılı 6 fotoğraf ile 3 yıl ardarda katılınan bu yarışmada ilk yıl "Kağnılar" ile 1. turu atladım, ikinci yıl ise "Zaman" konulu bir çalışma ile tur atladım. 3. turda, beni her zaman duygulandıran bir ayrılış olayını işlemeyi düşündüm. Mekan ise mimari yapısı bakımından beni çok etkileyen Haydarpaşa garı olmalıydı. Uzun araştırmalar sonunda değil, 2. turu atladığımı öğrendiğim gece eve dönerken altı karede mekanı ile birlikte gözlerimin önünde beliriverdi. Ve bunda hiçbir değişiklik yapmadım. Sunumuna gelince, birkaç sene evvel İstanbul Sanat Fuarında gördüğüm monokromatik bir resimdeki çerçevelemeyi uygulamak istedim. Resimden paspartuya fırça darbeleri ile yapılan geçişler çok hoşuma gitmiş, bunu fotoğrafta da yapmalıyım diye düşünmüştüm. Fotoğrafta böyle çalışmalar yapılmışsa da ben rastlamadığımdan, çeşitli denemeler sonucu bunu başarabildim. (Amerika'yı yeniden keşfetmiş de olabilirim) Grenli çalışma ve kahverengi tonlamada konuyu bütünledi sanırım. (Fotoğraf dergilerinde ve fotoğrafyanın 6. sayısında yayınlanan fotoğraflar (1), yarışmaya yolladıklarım değil. Diğer baskılarımdan hazırlamak zorunda kaldım.)

Bu güne kadar "bir ayrılış öyküsü"ndeki gibi kurgusal bir çalışma yapmamıştım. Sergilerimde daha çok kırsal kesime ağırlık verdim. Bunu da çocukluğumun tatillerini Sinop'un köylerinde geçirmeme bağlıyorum. Tanık olduğum görsel zenginliklerin yanı sıra, o insanların yoksullukları, çalışkanlıkları ve içtenlikleri beni derinden etkilemiş olmalı. Soframıza gelen bir dilim ekmeğin öyküsünü, değer yargılarını yitiren bu dünyaya anlatmak, emeğin değerini vurgulamak amacındayım. Fotoğrafta daha yolun başında olduğumun bilincinde olarak, tüm fotoğraf severlere ve dünyamızı daha yaşanılır kılmak için uğraş veren herkese sevgiler. (1)

http://www.fotografya.gen.tr/issue-x/haber.html#a

Tülin DİZDAROĞLU
www.tulindizdaroglu.com