Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

Vizyon Limiti II

Tasar-Düzenleme ve Kompozisyon

Kaktüs

Özde Fotoğraf

"Taşın ve İnancın Şiiri Mardin"

Fotoğrafın Tarihsel Belge Olarak Anlamı

Orojeni

"Temel Tasarım " Işık

Astro Fotoğraf

"Solan Renkler" Kapılar

Fotoğrafın 150 Yılı

Cadı Kazanı

"Okudunuz mu, Gördünüz mü?"

"Sokaklarda Seksekler"

Ciddiyet

Yol Notları

Eğitim
· Temel Eğitim, Diyafram-Enstantane
· İleri Düzey, Efektler

Fotoğraf Dünyasından Haberler

Pano

Platformlar
· PTFD (Profesyonel Tanıtım Fotoğrafçıları Derneği)
· Salı Grubu

Yeni Umutlar
· Semiha Dugan
· Nuray Oksüz
. Öznur Bağcı

Sergi Salonu
· Ahmet Budak
· İsmail Güzelmansur

Suyunu Çıkaranlar

"Bir Ülke Bir Fotoğrafçı"

Portfolyolar
· Cengiz AKDUMAN
· Necmettin KÜLAHÇI
· Dursun Ali SARIKOÇ

 

Sayı 9

CADI KAZANI, "Tuğrul Çakar ile Birlikte"
Özlem Bağcı


Tuğrul Çakar ile sadece merhabamızın olduğu günlerde bir dergi için onunla söyleşi yapmam istendiğinde epey heyecanlanmıştım. Aradan geçen zaman bana Tuğrul Çakar'ı kazandırmış olmasına rağmen şimdi onu yazarken daha da çok zorlanıyorum. Yakından tanıdığınız bir insanı tanıtmaya çalışmak hiç tanımadığınız bir insanı yazmaktan daha da güçmüş...

İlk yaptığımız söyleşiden bu yana Tuğrul Çakar'ın hayatında bir çok değişiklik olduğu kesin ama "Akşamüstü Yine Hüzün" bunlardan en önemlisi olsa gerek. "En Uzaktaki Gri" Çakar'ın öykülerini ve fotoğraf yazılarını topladığı ilk kitabıydı. Bu kitabın Oruç Aruoba'nın eline geçmesi "Akşamüstü Yine Hüzün"ün çıkmasına vesile olmuş. İmge Kitabevi tarafından basılan kitapta göz ile sözün biraraya geldiği öyküler okuyucuyla buluşuyor.
4 - 30 Nisan 2001 tarihleri arasında Ankara The British Council Art Gallery'de Tuğrul Çakar'ın fotoğraf sergisi fotoğrafseverlerle buluştu. Sergide Çakar'ın binsekizyüzlü yılların nostaljik tadını yakalamaya çalıştığı nüleri, yapay vitrin mankenleri, fotogram denemeleri yer aldı. Bu sergideki fotoğrafların ortak özelliği elle renklendirilmiş olmalarıydı.
İlk söyleşimizde ona "son yüzyılın son romantiği" demiştim. Hala da öyle olduğunu düşünürüm... O söyleşi bizim Tuğrul Çakar ile tanışmamıza vesile oldu. İlerleyen günlerde Çakar benim hem fotoğrafın teknik boyutunda hem de düşünce aşamasında gelişmeme çok yardımcı oldu.

Ocak 2000 Çalı Kültür Sanat Dergisi'nde yayınlanmıştır:

Ankara'da kış kendini iyice hissettirmeye başladı. Yeni sezonda da bizler, Fotoğraf Sanatı Kurumu olarak yeni sergiler, yeni gösteriler, yeni festivaller peşindeyiz. 4. Ankara Tiyatro Festivali'nin açılış yürüyüşünden sonra Tuğrul Çakar'ın atelyesinin yolunu tutuyorum. Tuğrul Çakar: Fotoğraf Sanatı Kurumu kurucu üyelerinden, ismi Ankara'yı çoktan aşmış bir sanatçı... Çok nadir heyecanlanırım ama zile basarken nedense elim titriyordu.
Atelye tam anlamıyla Tuğrul Çakar'ı yansıtıyor; duvarlarda onun fotoğrafları çoğunlukta. Çaylarımızı alıp içeriden hafif hafif yayılan müzik eşliğinde söyleşiye başlıyoruz.

Tuğrul Çakar, 1946 Sakarya doğumlu. Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu. Ama ekonomi okumak yerine edebiyat, tiyatro okumanın ona daha çok uyacağını söylüyor. Ben de ekonomi okuyan bir genç olarak şartlar diyebiliyorum sadece. Okuldan sonra muhasebe memuru olarak çalışmaya başlamış. Bu, Tuğrul Çakar'a yetmemiş; hayatımızın büyük bir bölümünü başkalarını memnun etmek için satıyoruz, diyor. Ve ekliyor: "Ben de günümün sekiz saatini çalıştığım iş yerine satıyordum. Hayatımızı sürdürebilmemiz için çalışmamız gerekiyordu, ama devamlı aynı şeyleri yapmak, iş ve ev döngüsü içinde sıkışıp kalmak, bu edilgenlik beni tatmin etmiyordu." Yıl 1978, işte bu yıllarda Tuğrul Çakar fotoğrafa başlıyor.

Fotoğrafçılığı kitap okuyarak, deneyerek kendi kendine öğreniyor Tuğrul Çakar. Evinde bir karanlık oda kurmuş. Üretmenin hazzını yaşamış. Kabuklarımızı kırmaktan bahsediyoruz bir süre.

İlk yarışması Akbank'ın düzenlediği bir fotoğraf yarışması. Gazeteden okumuş, ilk ödülü buradan. Fotoğrafını hatırlıyor mu diye soruyorum: Bir çocuk portresiydi, diyor. Başarı için yaptığınız işi sevmeli ve disiplinli çalışmalısınız diyor.

1978'de AFSAD'a üye oluyor. "Ufkum ve çevrem genişledi AFSAD'la." diyor. AFSAD'da bir çok karma sergide yer almış Çakar. 1981'de Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü, Atatürk Barajı arkeolojik kurtarma çalışmalarına başlıyor. Çakar'a kazı çalışmalarını fotoğraflama teklifi geliyor. Tuğrul Çakar, İAE ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde on üç, on dört yıl kadar çalışmış. "Hayatımın en güzel dönemleriydi." diyor. Yılın üç, dört ayını Güneydoğu Anadolu'da geçiriyorlar. Urfa, Adıyaman yöresinden on bin kareye varan bir arşiv sahibi olmuş Çakar.

İlk kişisel sergi diyorum: 1985'de Londra'ya yüz civarı siyah beyaz kareden oluşan Arkeolojik Fotoğraflar Sergisi açılmış. Bu sergi daha sonra Ankara, İstanbul ve İzmir'i gezmiş. Çakar, ilk kez yurtdışına çıktım bu sergi ile, fotoğraf vesile oldu, diyor. Sergi açılışına gösterilen ilgiden çok memnun kalmış. The Photographer dergisinde Tuğrul Çakar'ın söyleşisi ve portfolyosu yayınlanmış.

Fotoğrafa yeni başlamış biri olarak yarışmalar konusunu açıyorum tekrar. Tuğrul Çakar bir çok ödülün sahibi, son yıllarda da yarışmalarda seçici kurul üyeliği yapıyor. Dört yıldır yarışmalara katılmıyor. FIAP ile yurtdışı sergilerini öğrendiklerini, bu vasıtayla dışarıda yapılan çalışmaları takip edebildiklerini ve kendi çalışmalarını yurtdışına gönderdiklerini söylüyor. Yarışmalar konusunu da En Uzaktaki Gri adlı kitabında gayet güzel özetlemiş: .....Yarışma konusuna göre fotoğraf yapmaya sakın uğraşmayın. Arşiviniz zenginleşsin. Yarışmalara uygun fotoğraflar kendiliğinden çoğalacaktır. Ödüle karşı değilim. Ancak ödül yaptığınız işin tuzu biberi olsun. Amacı olmasın. Ödülünüzü başınızın üstünde taşımayın. İtici gücünü ise kullanın...... Oturduğum sandalyenin yanındaki dolapta dizili ödüllere gözlerim takıldı. Karşımda çalışmalarını bir çok ödülle süslemiş ama yarışmaları asla amaç haline getirmemiş, alçakgönüllü bir sanatçı...

1993'de kazı çalışmaları bitmiş ve 1994'de İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nden ayrılmış. Aynı yıl görüş ayrılıkları nedeniyle AFSAD'dan da ayrılmış. Bu tarihe kadar AFSAD bünyesinde bir çok karma sergi, slayt gösterileri yapmış, AFSAD Yönetim Kurulu, AFSAD ürünü olan Fotoğraf Dergisi'nde ise Yayın Kurulu ve Danışma Kurulu üyeliği yapmış.

1994'de Fotoğraf Sanatı Kurumu'nun kuruluş aşamasında yer almış. FSK'da bugüne dek temel fotoğraf eğitim seminerleri, slayt gösterileri, söyleşiler süregelmiş.

Tuğrul Çakar, dergilerde yayınlanmış fotoğraf yazılarını ve öykü denemelerini "En Uzaktaki Gri" isimli kitapta toplamış. Geçtiğimiz yaz, bir fotoğraf dergisinde "Uzağa Gitmek İsteyen Yüz" isimli bir öykü okumuş ve çok etkilenmiştim. Öykünün altında Tuğrul Çakar imzası da benim için bir sürprizdi. Neden öykü diye sormuyorum hayata duyarlı, insana duyarlı birine sorulabilecek en saçma sorulardan biri olduğunu düşünerek. Güneydoğu Anadolu'da kazı çalışmaları sırasında başlamış yazmaya. Dergilerde yayınlanmış öyküler önceleri, sonra bütünleşip bir kitap olarak dostlara sunulmuş. Kitabı okuyunca (söyleşi sırasında henüz okumamıştım.) Güneydoğu'ya bir yolculuk yapıyorsunuz, orada yaşayan insanın evine konuk oluyorsunuz, Çakar'ın da ruh dünyasına girebilme şansını yakalıyorsunuz. Kitapta fotoğraf üzerine yazılar da var. Fotoğrafa ilgi duyuyorsanız, bir de benim gibi yeniyseniz yararlanacağınız bir sürü şey var. Özellikle kurum kimliğine bakış açınız yeniden şekillenebilir. Çakar'dan kitaplarının devamını bekliyoruz.

Tuğrul Çakar'ın iki de albümü var: "Suya Çağrı", "Fırat'ı Beklerken". 8 kişisel sergi açmış. Şu anda çalışmalarını beni konuk ettiği atelyesinde sürdürüyor. Bilkent ve Hacettepe Üniversitelerinde öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

Daha kişisel sorular sormak istiyorum. Fotoğraf tarzınız diyorum. Ön tasarıma dayalı fotoğrafa yakınlık duyduğunu söylüyor. "Ama bu, belge fotoğrafı çekmediğim anlamına gelmez. Fotoğraf belgedir. Güneydoğu'da çektiğim fotoğraflar belge fotoğrafıydı. O yöre insanının, yaşamının fotoğraflarıydılar, belgeleriydiler."

Klasik bir soru soruyorum: "Fotoğrafta müdahaleden hoşlanır mısınız?" "Fotoğraf, temelde müdahaledir. Fotoğraf yalan söyler. Fotoğraf karanlık odada yalan söylemesi için kağıda konan haberdir. Fotoğraf çekerken objektif değiştirmek, filtre kullanmak, hoşlanmadığınız görüntüleri kadraj dışı bırakmak müdahale değildir de karanlık odada yaptıklarımız mı müdahale oluyor? İyi görüntüye ulaşmak için bütün hainlikleri yaparım."
Sayısal görüntüyü soruyorum cevabını bildiğim halde. "Sayısal görüntü hayatımıza girdi ve girmeye devam edecek. Yapan insanları destekliyorum. Ama ben uğraşmıyorum. Fotoğraf ve sayısal görüntü farklı bahçeler. Bunları aynı bahçede birleştirmeye çalıştıklarında karşıyım. Bilgisayarla fotoğraf yapmaya karşıyım." Sayısal görüntü hayatımıza bu hızla girmeye devam ederse fotoğraf ne olacak diyorum. "Fotoğraf ölmez. Fotoğrafın kullanım alanı çok geniş ama sayısal görüntü fotoğrafı giderek amatör uğraş olmaya itiyor. Fotoğraf nostalji olarak devam edecek." Sayısal görüntü üzerine bir de örnek veriyor Çakar. "Digital Atatürk Portreleri Sergisi" Bu, kişisel sergi olamaz, bir uygulama olabilir ancak, diyor. Sergi denirse bu uygulamaya bu fotoğrafların uyarlama olduğunun belirtilmesi gerekir, diye devam ediyor. "Atatürk'ün kendi fotoğrafçıları var: Ethem Tem, Esat Nedim Tengizman, Cemal Işıksel. Bu kişilerin fotoğraflarıyla oynayıp, renklendirip kişisel sergi olarak sunuyorsanız, en azından bu kişilerin isimlerini de kullanmalısınız."
"Fotoğraf teknolojidir, sanat değildir. Makinanın arkasına sanatçı geçince, sanatçı yorumu geçince neden olmasın? Bu, yazın için de böyledir. Sanatın sonu, zirvesi yoktur. Siz üretirsiniz, paylaşırsınız. Bu süreçte insanlar sizi layık olduğunuz yere getirir."
Biraz daha ileri gidip daha kişisel sorular soruyorum, yalnızlık, sessizlik, mutluluk, hüzün üzerinde konuşmak istiyorum. Daha önceki bir söyleşisinde okumuştum: Yalnızlık konusunda Özdemir Asaf'ın bir şiiriyle cevap vermiş: Uzağa değil usta / Öteye, hep öteye gitti... / Yalnızlığı ondandır. Ardından da "Belki benim yalnızlığım da bunun gibi" demiş. Tuğrul Çakar ile ilk karşılaşan bir çok kişinin yorumu sessiz bir insan olması... Ben buna inananlardan değilim. Tuğrul Çakar: Hayata duyarlı, insana duyarlı, duyarlı bir insan bence. Yalnızlık nasıl mutsuzluk değilse Tuğrul Çakar da öyle sessiz değil. "Karanlık odada olmayı çok severim. Kartlar yanar diye kimse izin almadan içeri giremez. Onun için karanlık oda, en aydınlık odadır... Bir çok insan, bir çok defa izin alması gerektiğini düşünmeden dünyanıza girip bütün düşlerinizi yakabilir..."

İkinci çaylarımızı da bitirdik. Sohbetten öyle büyük bir keyif aldım ki saati düşünmek istemiyordum. İzin aldım, isteksizce kalktım. Tuğrul Çakar'ın benim için imzaladığı "En Uzaktaki Gri" kitabını aldım, yüreğimi orada bırakıp çıktım. Sohbetimizi kağıda aktarmadan önce kitabı okudum, tekrar tekrar ve defalarca... Tuğrul Çakar, beni dost mekana davet ettiğin için, yüreğini açtığın için, çok keyifli sohbetimiz için, hediye ettiğin kitabın için teşekkürler...

Tuğrul Çakar: Fotoğraf sanatçısı, yaşamına bir çok başarıyı sığdırmış, ödüllerle süslemiş, hayal kırıklıkları yaşamış, üretmiş, üretmenin keyfini yaşamış, duyarlı, çok renkli bir insan...

Benim ifademle son yüzyılın son romantiği...