Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Beni Duyuyorsan Üç Defa Vur

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

Black&White in Colors

Cadı Kazanı

Temel Tasarım

Kaktüs

Okudunuz mu, Gördünüz mü?

Reklam Fotoğrafçılığı

Orojeni

İşaretçiler

Ciddiyet

Yol Notları

Dosya: Haber Fotoğrafçılığı
. Fotoğraftan Al Haberi, Serpil Yıldız
. Haber Fotoğrafçılığı, Ali Öz
. Portfolyo: Ali Öz

BÜLMETEN

Çağrı: "Türkiye Fotoğraf Sanatında Yitirdiklerimiz "

Eğitim
Film ve Filtreler-1
Özel Efektler-2

Fotoğraf Dünyasından Haberler

Pano

Platformlar
· Foto Muhabirleri Derneği

Yeni Umutlar
· Kaan Osmancık

· Mete Bumin
· Songul Serim

Sergi Salonu
· Deniz Akça

· Özer Esmer

Suyunu Çıkaranlar

Bir Ülke Bir Fotoğrafçı
Joel-Peter Witkin

Portfolyolar
· Sıtkı Fırat
· Adnan Veli Kuvanlık
· Nevzat Yıldıran

 

 

Sayı 10

OROJENİ
NİHAL SİPAHİ
LİRİK BİR CÜZZAM : 
JAN SAUDEK



Akrobatlar

Gündelik hayatın içinde düşüncelerin, sözlerin olduğu kadar görme biçimlerimizin de kendine has bir güzergahı vardır. Elbette düşüncelerimizin arkasında kelimeler ve elbette her ikisiyle de iç içe olan görmelerimiz vardır, ancak yine de her bir halin sadece kendine has, ötekilerde karşılığı olmayan, kısa bir parlama anında kendini ortaya koyan bir yanı vardır. Bütün sözler bütün düşüncelerimize karşılık gelmez ve bütün gördüklerimizi de söze ve düşünceye dökemeyiz. Hepimiz kimi görüntüler karşısında, üzerine konuştuğumuz nice konudan çok daha önemli fark edişler yaşamakla birlikte bunları söze dökmeyip dudaklarımızda hafif bir tebessümle yürüyüp gitmişizdir. O yüzden, her takdim biçiminin ancak kendisiyle anlatılabilen alanları olduğu söylenebilir.

Öncelikle göz üzerinden konuşan sanat dallarına bakalım. Heykel, resim, fotoğraf, plastik sanatlar... Bir resim galerisinde, yüzlerinde gördükleri resme göre değişen anlamlarla yürüyenleri hayal edelim. Acaba gördükleri resimler onlara ne anlatmaktadır? Aynı resim farklı izleyicilere hangi ortak ya da değişik anlamları iletmektedir? Ressam o resmi yaparken neleri düşünmüş, neleri bilinçaltı süreçler halinde yaşamış, bir fail olarak yaşadığı süreçleri ne ölçüde resmine aktarabilmiştir? Resme bakanlar hangi dünyanın içinden gelmekte, kendilerinde içkin hangi referanslarla resme bakmaktadırlar?

Bu ve benzeri sorular göze hitap eden sanat ürünlerinin bize bir şeyler anlattığını fakat bu anlatımın belirsiz sınırlara sahip olduğunu gösterir. Rus sinemacı Tarkovski Mühürlenmiş Zaman isimli notlarında, filmlerini izleyenlerin eleştirilerini heyecanla beklediğini, kimi yorumlar karşısında şaşırdığını, kendisinin hiç düşünmediği çeşitli temaların dile getirilmesinden memnuniyet duyduğunu söyler.



Hemen belirtmeliyiz ki, göstergelerin anlamlarına ilişkin bu sınır belirsizliği, onların bütünüyle keyfi okumalara tabi tutulacağı anlamına da gelmez. Şüphesiz öne çıkarttıkları fikirler, duygular üzerinden izleyicilerini ortak bir bağlam üzerinde toplarlar. Bir fotoğraf sanatçısı olan Saudek’in eserlerine baktığımızda da, anlatımın belirsiz sınırları, uçucu ifadeleri kadar tam ortasından kavradıkları kimi anlamlar olduğunu da görürüz. Herhalde hayatın öteki yüzü başlığının uygun düşeceği bir yaklaşımı neredeyse eserlerinin ortak niteliği olarak belirtmek yanlış olmaz.

Fotoğrafları fazla çekilmeyen, öne çıkartılmayan, hatta karşılaşmalarda bile bir an önce kenara çekilmesi gözden kaybolması beklenen görüntüler, Saudek’ in inadına ilgisini çekmiş gözüküyor. Çünkü izleyicileri bazen Saudek kadar inatçı olamıyor ve fotoğrafları sonuna kadar seyretme gücünü kendilerinde bulamayabiliyorlar. İnsanda korku, dehşet duygusu uyandıran, genellikle ağızlardan dökülen ilk kelimenin “iğrenç” olduğu görüntüler bunlar. Fotoğraflarında kullandığı deforme olmuş kadın bedenleri alışılmış güzellik kodlarını kırıyor, bizi tersyüz ediyor Saudek; Anormal ölçülerde şişman, çürümüş, kat kat yağ tabakasıyla kaplanmış, hatta insan formunun hayli dışına çıkmış bedenler bunlar.

Düğün

Elbette o bunları uydurmuyor, belli bir kompozisyon içinde bize sunsa bile orada dile gelen anlatım gündelik hayatın çok gerçek bir parçası. Dolayısıyla izleyiciler ilk şoku atlattıktan sonra hayatı tahayyül etme biçimlerine dair bir yanılsamanın yarılmaya uğradığını, takdim edilen hayatla içinde yaşanılan hayat arasındaki farkın bu aradan olanca çıplaklığıyla ortaya döküldüğünü görüyorlar. Saudek’le ilk karşılaştığımda, fotoğraflara gözümü dikip bakamamamın bir nedenini de giderek dönüşen bedenime bakıp bakıp ürettiğim ve neredeyse bir panfobi haline getirdiğim estetik görüntüden uzaklaşarak yok olma korkumdu sanırım. Çıplaklığım ve çürüyüşüm bana bulaştı. Suç zamana. Çünkü haksızlığın daniskasıdır zaman.

Gündelikçi Kadınlar

Az çok eline bir fotoğraf makinesi alıp yakınlarının resmini çekmeye çalışmış her kişi, bir fotoğrafçı klasiği olan o kelimeyi söylemiştir: Gülümseyiniz! Çünkü fotoğraf çektirirken gülümsemek gerekir. Üzüntü, keder o an unutulacak ve geleceğe bırakılan anı neşeli bir şeyler olacaktır. Böylelikle adeta hayatın şimdi ve gelecekte daimi bir parçası olan kederin telafisi namına bir vesile yaratılacaktır.

Güreş

Tabiat fotoğrafları denildiğinde insanların aklına ilk önce çiçekler böcekler gelir ve yine tabiatın bağrında bulunan leşler, çeşitli pislikler fotoğraflanmaya ve elbette seyredilmeye değer görülmez. Sorun, neredeyse dürtüsel bir şekilde insanoğlunun fotoğraf marifetiyle estetize edilmiş bir yaşam anlatma çabasından ibaret değildir; daha temeldeki, kapitalizmin mal ve hizmetleri tüketerek cennete gitme yolunu sürekli açık tutmak için hedef kitlelerine hayatı sadece parlak imajlarla takdimindedir. Burada özellikle kadın bedeninin bir vitrin gibi kullanılması söz konusudur. Saudek’in de kadın bedenini öne çıkartması aslında bir karşı anlatının yine aynı vitrin üzerinden yapılabileceği düşüncesinden kaynaklanır.

Kapitalist endüstrinin kadınları ışıltılı tenleri, ilahe mükemmelliğindeki kalçaları, göğüsleri, gülümseyişleri, bacak boyları, sağlık fışkıran görüntüleriyle erotizmden ölümsüzlüğe uzanan nice arzu dolu çağrışımı harekete geçirirler. Elbette imajlar dünyasını işgal eden bu görüntüler sanıldığı kadar masum bir yerde durmazlar. Onlar yeni bir dinin havarileri olarak herkese kendileri gibi olunması için çağrıda bulunurlar. Zımni bir hat günah ve sevap görüntülerini ayırır; Gerçek insanlar bu hayali ilişkiler alanındaki figürlere benzedikleri oranda varolma, görünme, ortaya çıkma hakkına sahiptirler, benzemedikleri oranda da saklanmak, üstlerini örtmek, günah dolu bedenlerini gözlerden ırak tutmak zorundadırlar.

İşte Saudek, endüstrinin kendi çıplaklığında örtünmeye çağırdığı hayatın öteki yüzündeki peçeyi indirmek, bu günah duygusuna başkaldırmak için fotoğraflarında öylesine iğrenç temaları işlemiştir. Saudek’in abartısı, endüstrinin abartısına karşı bir tepkidir. Çünkü estetik görüntüler yüzünden bir uyuşturucu bağımlısı gibi hayattan kopuk bir hayali ilişkiler evreninde yaşayan insanoğlunu uyandırmak için şok gerekmektedir.

Saudek’ in hayat hikayesini okurken, çocuk gözüyle ikinci dünya savaşına şahit olduğunu öğreniriz. Savaşın da bir yüzü parlak retorikler, yüceltilen ölüm anlatılarıdır; ama diğer yüzünde parçalanmış bedenler, öldürülmüş çocuklar, söndürülmüş ocaklar vardır. İnsanın gündelik hayatındaki iğrençlikten kaçması, onu hayali ilişkiler evreninin dışına atmasıyla mümkün olmaz; onunla yüzleşmeli, bütün ayrıntılarıyla görmeli, fikretmeli ve nihayet bunun üzerine bir hayat tasavvuru geliştirmelidir.

Mahçup Kutlama

Marks “yanılsamalardan kurtulma isteği yanılsamalar doğuran bir şarttan kurtulma istediğidir” derken, hayatın iğrençliklerini sinek kovar gibi başımızdan atamayacağımızı da hatırlatır bize. Şartları değiştirmek için önce, endüstrinin hayat diye, şartlar diye takdim ettiğini yapıbozuma uğratmak, hayata kendi gerçek koordinatları içinde dokunmak, görmek, hissetmek, yaşamak ve nihayet ne yapılacaksa bunun üzerine yapmak gerekmez mi? Saudek’in tuttuğu fener hayatımızın tavanarasını döküyor ortalığa.

Müdür ve Okul Kızları

Son söz olarak bildireyim: Tamam, ben de Saudekin fotoğrafları yerine Pirelli’nin yeni yıl takvimlerine bakmaktan hoşlanırım, ama buradaki montajlanmış gerçeğin masalına karşı, hayatın öteki yüzünün anlatıcısı bu at sineğinde yüreğime dokunan beni yakıyor.