Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Beni Duyuyorsan Üç Defa Vur

Gezgin Fotoğrafçılar

Uzaklardan

Black&White in Colors

Cadı Kazanı

Temel Tasarım

Kaktüs

Okudunuz mu, Gördünüz mü?

Reklam Fotoğrafçılığı

Orojeni

İşaretçiler

Ciddiyet

Yol Notları

Dosya: Haber Fotoğrafçılığı
. Fotoğraftan Al Haberi, Serpil Yıldız
. Haber Fotoğrafçılığı, Ali Öz
. Portfolyo: Ali Öz

BÜLMETEN

Çağrı: "Türkiye Fotoğraf Sanatında Yitirdiklerimiz "

Eğitim
Film ve Filtreler-1
Özel Efektler-2

Fotoğraf Dünyasından Haberler

Pano

Platformlar
· Foto Muhabirleri Derneği

Yeni Umutlar
· Kaan Osmancık

· Mete Bumin
· Songul Serim

Sergi Salonu
· Deniz Akça

· Özer Esmer

Suyunu Çıkaranlar

Bir Ülke Bir Fotoğrafçı
Joel-Peter Witkin

Portfolyolar
· Sıtkı Fırat
· Adnan Veli Kuvanlık
· Nevzat Yıldıran

 

 

Sayı 10

CADI KAZANI
“OZAN SAĞDIÇ İLE BİRLİKTE”,
ÖZLEM BAĞCI



Sıcakların Ankara’yı esir aldığı günlerin birinde Ozan Sağdıç’ın atölyesinin yolunu tuttum. Labirenti andıran iç içe odalardan geçtikten sonra Ozan Bey’in ofisinde söyleşimizi yaptık.

Ozan Sağdıç, 1934 yılının son ayının son günü Balıkesir Burhaniye’nin Pelitköy’ünde doğmuş. Çocukluğunu Edremit’te geçiren Sağdıç, İzmir Buca’da ortaokul eğitimini, İstanbul Kabataş Lisesi’nde lise eğitimini almış. Çok meraklı ve çok yönlü bir çocukmuş. Plastik sanatlara olan ilgisinden dolayı resim-iş dersleri en sevdiği ve en başarılı olduğu dersler olmuş hep. Fotoğrafla ilk olarak lise son sınıfta tanışmış.

Babasının fotoğrafla ilgilenen arkadaşlarından biri, Fehmi Mine, Sağdıç’a kutu makine satıyor, yanında bir de film veriyor. Ozan Bey ilk filmini Edremit ve Akçay’da dolduruyor: Edremit’teki Kurşunlu Camii’nin cumbalı iki evin arasından görünümü ve Akçay’da dereden sular fışkırtarak geçen bir at arabası... Bu fotoğraflar, daha fotoğraf makinası olmadan çekmeyi tasarladığı görüntülermiş. Fehmi Bey, Ozan Sağdıç’ın ilk fotoğraflarının film banyolarını yaptıktan sonra bunları o anda fotoğrafçıda bulunan iki yedek subaya göstererek: “Göreceksiniz, Ozan’ın fotoğrafları bir gün Avrupa dergilerinde yayınlanacak.” demiş. İlk fotoğrafların beğenilmesi Ozan Bey için teşvik olmuş. İstanbul'a okula döndüğünde artık yanında fotoğraf makinası varmış.

Kabataş Lisesi’nden emekli olan resim öğretmeni Ortaköy’de açtığı kırtasiye dükkanında vesikalık fotoğrafları büyütüp renklendirirmiş. Çok iyi bir fotoğraf makinasına sahip olan bu öğretmen Sağdıç’a bir günlüğüne makinasını ödünç vermiş. Ozan Bey o gün Sultan Ahmet Meydanı, Sirkeci, Karaköy, Köprü, Üsküdar, Kız Kulesi... derken tüm İstanbul’u dolaşmış, 40 kare çekmiş. Amacı bu karelerle kartpostal imal etmekmiş; bunu gerçekleştirememiş belki ama arşivine İstanbul fotoğraflarını eklemiş.

O yıl lise eğitimi üç yıldan dörde çıkarılmış; okuldan soğuyan Sağdıç, iki dersten bütünlemeye kalmış. Ozan Bey İstanbul’da hayatını idame ettirecek bir iş aramaya başlamış.

İlk olarak Foto Sait’in kapısını çalmış. O güne dek karanlık odada fazla tecrübesi olmadığından stüdyonun gerektirdiği hızlı baskı işini becerememiş. Foto Sait’in sahibi Sait Bey, Sağdıç’ı, kendisinin de yönetim kurulunda olduğu İstanbul Umum Fotoğrafçılar Derneği’ne başlatmış. 1955’lerdeki ekonomik buhrandan dolayı ithal edilen fotoğraf malzemeleri öncelikle bu derneğe verilirmiş; bu dernek, az sayıda bulunan malzemeyi stüdyolara dağıtırmış. Ozan Bey bu dernekte katiplik yapmış, derneğin aidatlarını toplamış. Bu görev sayesinde İstanbul’daki tüm stüdyoları tanıyan Sağdıç, stüdyo ışığını gözlemleme fırsatını da yakalamış. Bu yıllarda, Akbaba gibi dergilere de karikatürler çiziyormuş.

Ozan Sağdıç, bir gün Cumhuriyet Gazetesi’nde amatör fotoğrafçılardan kartpostallarda kullanılmak üzere İstanbul manzaraları satın alınacağına dair bir ilan görür. İlan Yapı Kredi Bankası’nın Doğan Kardeş Matbaası’na aittir. Sağdıç’ın İstanbul arşivinden on fotoğrafını filmleriyle satın alırlar, yüklü de para öderler. Ozan Bey o para ile iyi bir makine satın alır. Gururla ekliyor: “İlk makinamı yine fotoğraftan kazandığım para ile almış oldum.” O günlerde, Doğan Kardeş Matbaası bünyesinde Tifdruk Matbaacılık Sanayii yeni kurulmuş, yeni bir dergi çıkarma hazırlığı içindeler. Şevket Rado yeni çıkacak olan Hayat Mecmuası için Babıali tecrübesi olmayan taze bir göz aramakta. Ozan Sağdıç’a Hayat Mecmuası için yeni bir göz olarak foto muhabirlik teklifi gelir. Fakat Sağdıç, yeni makinası ile İzmir’e geçer; arşivine İzmir, Bergama fotoğraflarını ekler. Döndüğünde bu fotoğrafları ilkine göre daha düşük bir fiyattan satın alırlar ama düş kırıklığı yaşayan Sağdıç’a Hayat Mecmuası için tekrar teklifte bulunurlar. 1956’da Ozan Bey Hayat Mecmuası’nda foto muhabir olarak göreve başlar.

Haftalık çıkan Hayat Mecmuası için Ozan Bey, fotojurnalism havasını Türkiye’ye iyi kötü şartlarla getirmiş bir dergiydi diyor: “Hayat’tan önce Türkiye’de gazete fotoğrafçılığı vardı. Gazete fotoğrafçılığının temel hedefi haberi kaçırmamak olduğu için bir olayı etkili bir biçimde estetik kaygılar taşıyarak yansıtmak göz ardı edilirdi. Hayat, güzel fotoğraf basmak gibi bir iddia ile yola çıktığı için kompozisyonu, estetiği, ifadesi olan fotoğraflara yöneldik.” 1930’lardan başlayıp 50-60’lı yıllara kadar süren Henri Cartier-Bresson’un öncülük ettiği fotoğrafta gerçeklik akımını Hayat ile Türkiye’ye taşıyan kuşağın bir temsilcisi olmuş Ozan Sağdıç.

Ozan Sağdıç Hayat’a başladığı dönemde Hayat’ta Ara Güler varmış. Bir müddet Ara Güler ile iyi bir takım olarak çalışmışlar. Ozan Bey’in askerliği girmiş araya. Askerliğinin İstanbul’da olması Ozan Bey’in Hayat’tan kopmamasını sağlamış.

1959 sonlarında Hayat Ankara’da büro açma kararı alır. O yıl Ozan Bey’in nişanlısı konservatuarı bitirir, Ankara’da CSO’ya başlayacak. Hayat, Ankara büro görevini Ozan Bey’e teklif eder. 27 Mayıs ihtilalinden bir ay önce Ankara’ya yerleşen Sağdıç o günden beri de Ankara’da yaşıyor.

1962’de Hayat Mecmuası her hafta bir ilin ilavesini vermeye başlamış. Ulaşımı kolay olan illerin fotoğrafları arşivde mevcutken ulaşımı güç olan illerin fotoğraflarına ihtiyaç varmış. Bu sebeple Sağdıç tüm Doğu Anadolu’yu gezmiş. Trenin veya otobüsün ulaşamadığı yerlere DSİ ve Karayolları’nın vasıtalarını kullanarak ulaşmış. Nemrut, iki gün süren bir yolculukmuş o yıllarda, katırlarla ulaşım sağlanırmış. Nemrut, Osman Hamdi Bey zamanında fotoğraflanmış. Sağdıç’tan 6-7 ay önce Ara Güler Nemrut’un fotoğraflarını çekmiş ama bu fotoğrafları dış basına vermiş. Türkiye’ye Nemrut’u tanıtan, Nemrut’un röportajını ilk yapan Ozan Sağdıç olmuş.

Televizyonun olmadığı yıllarda televizyonun yerine geçen bir aile dergisi olan Hayat, gazetelerin tirajının üç katı tirajla çıkarmış. İletişim araçlarının gazete ile sınırlı olduğu günlerde Hayat Mecmuası uzakları taşımış insanların evlerine. Yaptıkları röportajlarla bazen bir insanı bazen bir kurumu bazen de bir yeri tanıtmışlar. Kimi zaman belki on günlük haberi fotoğraflarla destekleyip sunmuşlar.

Kendisi, hayatında bazı “ilk”lerin şans olarak ona rastladığını söylese de yeniliklere açık yapısı ve ileri görüşlülüğü bu “ilk”leri tesadüf olmaktan çıkarıyor. Sağdıç, Türkiye’de birçok “ilk”e öncülük eden kişi oluyor.

Reklam fotoğraflarında ilk kez renkli film kullanarak çekim yapan yine Ozan Bey olmuş. 1956-57 yıllarında Pe-Re-Ja Kolonyaları ve Altın Kitapları’nın reklam fotoğrafları renkli film kullanılarak çekilmiş ve Hayat’ta yayınlanmış.

O yıllarda taş plaklar kraft kağıdına basılmış ortası delik zarflarda satılırmış. Ortasındaki delikten plağın kime ait olduğu anlaşılırmış. 45’lik plaklar da ilk çıktıklarında bu şekilde satışa sunulmuş. Ozan Bey, Alpay için iki tane plak kapağı hazırlamış. İstanbul piyasası bu ilki çok kısa bir sürede benimsemiş.

Hayat Mecmuası’nda fotoroman yayını başlamış. Ses, Resimli Roman fotoroman dergileri derken istekten dolayı bu dergiler haftada iki kez yayınlanmaya başlamış. İtalyan kökenli fotoromanlara olan ilgiyi gören Sağdıç, bunların Türkiye’de de çekilebileceğini düşünmüş. Ankara Radyosu Program Müdürü Turgut Özakman’ın Ozan Bey’in isteği üzerine yazdığı bir senaryoyla devlet tiyatrosundan oyuncu arkadaşların katılımı ile Türkiye’de ilk fotoroman çekilmiş. Ardından diğerleri gelmiş. Yeşilçam da bu furyadan nasibini almış.

1963-64 yıllarında Bilgi Yayınevi yayın hayatına geçmiş. Ozan Bey, Bilgi Yayınevi için kitap kapakları hazırlamış. Grafik tasarımcı olmadığını ama Hayat’ta sayfa mizanpajını çok iyi öğrendiğini söylüyor. Elişi kağıtların, fotoğrafların ve karanlık oda tekniklerinin yardımı ile düzenlemeler yapmış. Grafik anlayışta kitap kapaklarında da ilk olarak Sağdıç’ın imzası var. Bilgi’nin ilk 100 kitabının kapaklarını hazırlamış. Böylece kapak ressamlarının yerini yavaş yavaş grafikerler almaya başlamış.

Sağdıç, yıllarca, Devlet Tiyatroları’nın sahne fotoğraflarını çekmiş. Devlet Tiyatrosu’nun dergisinin ebadını değiştirmiş, grafik düzenlemeler yapmış, dergiyi mesleki bir dergi formuna getirmiş. Ankara’da Devlet Tiyatroları’nın oyun afişlerini hazırlamış.

Turizm Bakanlığı 60’lı yıllarda fotoğraf ihtiyacının büyük bir bölümünü Ozan Sağdıç’ın arşivinden temin etmiş.

Hayatına sığdırdığı bunca ilkten sonra ona ilk sergisini soruyorum: Sağdıç, ilk sergisini 1959’da Balıkesir’de açmış. İnsan manzaraları konulu bir açık hava sergisiymiş bu. Aynı yıl Ara Güler ile birlikte İstanbul’da bir kitap sergisinin yanında edebiyatçı portreleri sergisini açmışlar. Ozan Bey, Ankara’daki ilk sergisini 1961 yılında açmış. Yıllar, diğerlerini de beraberinde getirmiş...

Çağla Çağı isimli bir de şiir kitabı olan Sağdıç, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi ve H.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi’nde fotoğraf sanatı dersleri vermiş. Zor işlerin insanı olan Ozan Bey, Ömer Hayyam ve Mevlana’nın rubailerini Türkçe’ye çevirmiş; Nasrettin Hoca fıkralarını manzum tekniği ile anlatmış, Nasrettin Hoca’nın fıkralarındaki hicvi şiirin olanaklarını kullanarak vurgulamış.

Derneklerle olan ilişkilerini soruyorum: Afsad Sağdıç’ı onursal üye seçmiş. Afsad’da “Bir Kutu Makine ve Ben” adlı 1953’te fotoğrafa ilk başladığında çektiği fotoğraflardan oluşan bir sergi açmış. FSK’nın kurucu üyelerinden olan Ozan Sağdıç’ın ilk kurulduğumuzda sadece bir sayı yayınlanabilen “Fotoğraf Dünyası” adlı dergideki katkısı yadsınamaz.

Ozan Bey’in ilk yarışması YKB yarışması; bu yarışmadan bir çok ödül almış. Mehmet Bayhan, elindeki Ozan Sağdıç’a ait fotoğrafları yurt dışında bir yarışmaya gönderince Sağdıç, kendi teşebbüsüyle olmasa bile, Türkiye’yi yurt dışında bir ödülle temsil eden ilk fotoğrafçı olmuş.

Devlet sanatçısı ünvanı önceleri müzik ve sahne sanatları dallarında verilirken sonraları bunlara resim ve heykel eklenmiş. Ozan Sağdıç, fotoğraf dalında devlet sanatçısı ilan edilince fotoğrafın yeni bir sanat dalı olarak kabul edildiğini düşünmüş. Yalnız kendisine verilen ünvanın henüz ardı gelmeyince Türkiye’nin fotoğraf dalında ilk ve tek devlet sanatçısı olmuş Ozan Sağdıç.

Ozan Bey’in 68’lerde Hayat ile ilişkileri bozulmaya başlamış. “Ayrılmanın zamanı gelmişti, ayrıldım” diyor. 2-3 yıl sonra da Hayat Mecmuası batmış. Hayat’tan ayrıldıktan sonra Ankara’da bir büro açmış; yayın-endüstri, turizm fotoğrafları, takvim, poster çalışmaları yapmış, baskı hizmetleri vermiş. Bu çalışmaları endüstri tasarımcısı olan oğlu ile birlikte sürdürmekte Ozan Bey.

Atölyesini biraz karıştırınca Ozan Bey’in açmış olduğu sergilerin kataloglarını bulduk: Yaşadığım Ankara’dan Sayfalar, Röportaj Fotoğrafları, Geçen Yüzyıldan İnsan Manzaraları, Doku, Baki Kalan Bu Kubbede, Dünyanın Çocukları, Çocukların Dünyası, Menderes Irmağı Boyunca, En Büyük Dinleyici İsmet İnönü, Doğa’nın Şiiri Kapadokya... Bunlardan bana da hediye etti. Ankara Büyükşehir Belediyesi için hazırladığı “Bir Zamanlar Ankara” ve TRT adına hazırladığı “Dünyanın Bütün Çiçekleri” albümlerini inceleme şansım oldu.

2003 yılı Ozan Sağdıç’ın meslekteki 50. yılı olacak. Bugünlerde altın jübilesi için hazırlanıyor: Arşivini tarıyor, 30 civarında portfolyo hazırlamakta. Atölyede tatlı bir hengame... Kaç insana kısmet olur ki böyle gurur verici işler.

Son olarak, fotoğraflarının nasıl algılanmasını arzu edeceğini sordum: “Ben, fotoğrafıma bir dakika bakanın gülümsemesini ama beş dakika bakanın ağlamasını isterim.” dedi.

Ozan Sağdıç; Türkiye’de fotoğrafın duayenlerinden, Türkiye’de Hayat Mecmuası ile fotoğrafta gerçeklik akımına damgasını vurmuş kuşağın temsilcilerinden, hayatında bir çok “ilk”e imzasını atmış çok renkli kişiliklerden biri...

Yazın bu en sıcak günlerinde Ozan Sağdıç’ı Cadı Kazanı’nda kaynattık. Ben kaynamadan bu yazı atlatırsam Cadı Kazanı yeni sayılarda yeni konuklarla kaynamaya devam edecek...