Back to Main Page

Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim




Sayı 2

"Bir Demet Fotoğraf"
KARAKUTU CEP FOTOGRAF ALBÜMLERİ
Hafize Kaynarca


Fotoğrafa yeni başladığım yıllarda, en çok keyif aldığım şeylerden biri fotoğraf incelemek, daha doğrusu albümlerdeki fotoğraflara bakmaktı. Benim gibi fotoğrafa yeni merak sarmış başka arkadaşlar ve bize fotoğrafı öğretmeye ve sevdirmeye çalışan üstadlar ile beraber sık sık AFSAD'ın o küçük arka odasında toplanır, bulabildiğimiz albümleri incelerdik. Saatlerce tek tek fotoğraflara bakar ve konuşurduk. Fotoğrafları okumaya, anlamaya ve çözmeye çalışırdık. Ünlü fotoğrafçıların tarzlarını, tekniklerini öğrenmeye ve o çok etkilendiğimiz görüntüleri beynimize kazımaya çalışırdık.



Böylece hem fotoğraf ile ilgili tarihi ve teknik bilgimizi arttırmaya ve hem de gözümüzü daha da önemlisi iyi fotoğrafın nasıl olması veya olmaması gerektiğini öğrenmeye uğraşırdık. Ama aslında bu albüm incelemelerinde; öğrenmekten çok eğlenmek ve o fotoğraflara bakarken başka dünyalarda yaşamanın keyfi sanki daha önemliydi bana göre. Her bir fotoğraf albümüne bakarken saatlerce süren bir roman okumuş ya da bir filmden çıkmış veya haftalar süren bir geziden dönmüş gibi olurduk hepimiz. Fotoğraflar üzerinde konuşurken herkesten başka fikirler çıkması ise hiç önemli değildi, çünkü sonuçta hepimiz pek çok duygu yaşadığımız, gezintiler ve öyküler içinde bulurduk kendimizi.

Bu albümlere bakarken hepimiz "keşke bu fotoğrafların aslını görebilseydik, bu albümler benim olsa" diye geçirirdik içimizden. Ama nafile albüm bulmak o kadar kolay değildi. Hem bulmak zordu hem de pahalı olduğu için bulsanız da almak zordu. Şansı ve parası olanlar yurt dışından getirtirdi. O albümler de çok özenli bir şekilde günlerce ellerde ve dillerde dolaşırdı. Albümü gören karşılaştığı diğer arkadaşlarına "gördün mü? Man Ray'in albümü gelmiş" diye ateşli ateşli sorardı. Herkes bir an önce görsün de hakkında uzun uzun konuşabilelim isterdik. Sonra her bir araya geldiğimizde albümdeki fotoğraflar tekrar tekrar incelenir ve her fotoğraf üzerine ayrı ayrı hikayeler yazılırdı. Tahmin edeceğiniz gibi bu albümlerin hepsi de yabancı fotoğrafçılarındı. Çünkü Türk Fotoğrafçılarından bir kaç kişi hariç albümü olan pek yoktu.

Bizler, yani benim kuşağımın fotoğraf meraklılarının çoğu, fotoğrafı ve fotoğraf ustalarını, fotoğrafın yaşamımızdaki yerini ve belki de fotoğraf hakkında pek çok şeyi işte bu albümlere, albümlerdeki fotoğraflara bakarak ve konuşarak öğrendik. Ama evlerimize alabildiğimiz albüm sayısı ise hala bir kaç taneden öteye geçemedi. Albümü olan Türk fotoğraçılarının sayısı ise her geçen gün artmakla beraber hala çok az diyebiliriz. Çünkü albüm çıkartmak oldukça yüklü bir maliyeti gerektiriyor. Önce paranız olacak, sonra fotoğraf yapacaksınız ve sonra yine paranız olacak ki albüm çıkarabileseniz. Ülkemizde fotoğraf sanatçılarının ve amatör fotoğrafçıların pek çoğunun maddi durumu fotoğraflarını albüm yapacak şartlarda değildir. Tut ki bir albüm çıkardınız, hemen satılıp tükeltilmesi de zor biraz. Çünkü bu albümlerin alıcıları da nacizane amatör fotoğrafçılar. Ayrıca fotoğraf albümleri çok (hatta bazıları dolar ile satılıyor) pahalı olduğu gibi boyutları da çok büyük.

Bütün bunlar "KARAKUTU CEP FOTOGRAF ALBÜMLERİ" çıkmadan önceydi tabi.

Hezarfen Fotografya tarafından Orhan Cem Çetin'in editörlüğünde çıkan Karakutu Cep Fotoğraf Albümleri, fotoğraf adına ülkemizdeki büyük bir açığı kapatmaktadır. Boyutlarının küçük olması ve fiyatının düşük olması nedeniyle fotoğraf meraklılarının kolayca alabileceği bu albümler Türk fotoğrafçıları için de önemli bir şanstır. Bugün sayıları 12'ye ulaşan albümlerin yeni sayılarıyla sevdiğimiz yeni fotoğrafçıları bize ulaştırmaya devam etmektedir.

Bugüne kadar, Aramis Kalay, Merih Akoğul, Aytaç Uzmen, Murat Germen, Mustafa Kocabaşı, Sedat Antay, Manuel Çıtak, Ufuk Duygun, Orhan Cem Çetin ve Gültekin Çizgen gibi fotoğraflarını tanıdığımız ve sevdiğimiz pek çok sanatçının albümlerinin yayımlandığı Karakutu Cep Fotoğraf Albümleri bu keyifli yolculuğuna umarız devam eder. Hem, albüm çıkartamayan fotoğrafçılar hem de albüm alamayan fotoğraf meraklıları için bu albümlerin yayımlanması çok önemli diye düşünüyorum. Evimde sürekli ortalıkta ve elimin altında olan Karakutu Cep Fotoğraf Albümleri beni her baktığımda düşler alemine sürükleyen bir büyü ve coşku taşımaktadır. Öğrencilerime, derste örnek fotoğraf göstermem gerektiğinde ise cebime atıp götürebildiğim için bu albümleri kendime çok yakın ve samimi buluyorum. Bu fotoğrafların cebimde taşınabilecek kadar bana yakın olması ise inanılmaz bir mutluluk veriyor...

Çok beğendiğim ve her birini büyük bir zevkle izlediğim Karakutu Cep Fotoğraf Albümlerinin 5.'si Aramis Kalayın "Gölgeler" isimli fotoğraflarının yer aldığı albümdür. Ankara da açtığı "Gölgeler" fotoğraf sergisinde yakından gördüğüm ve hayran olduğum Aramis Kalay'ın fotoğraflarının bir demetini bir albümde, birarada görmek ve bu albüme sahip olma duygusu beni, albümdeki fotoğraflara her baktığımda heyecanlandırıyor.

Gölgeler albümündeki fotoğraflara bakarken, gölgenin gerçeğin öteki yüzünü gösterdiği, düşle gerçek arasında bir köprü oluşturduğu duygusunu yaşıyorum. Hem korkularımı yaşıyorum ve hem de korkularımla yüzleşmenin iç ürperten heyecanını ve korkularımı yendiğimi sanmanın yanılsamasını, çelişkilerini, o kayboluşu ve git-gellerini yaşıyorum. Bir taraftan da bana özlemlerimi, düşlerimi çağrıştırıyor. Hiç tatmadığım ama her an hissedecekmişim gibi gelen yaşanmamışlıklarımı hatırlatıyor. Kimi fotoğraflar buz kadar soğuk, kimi fotoğraflar ise ateş gibi kavuran bir sıcaklıkla sarıyor sarmalıyor beni. Ama hep samimi, hep sıcak ve hep dost gibi... Sanki yaşamı yaşamın aynasından izliyor gibiyim. Eflatun'un mağaradaki gölgeleri gibi, hayat aslında gölgelerden ibaretmiş gibi geliyor. Belki de öyle olmasını diliyorum. Kimbilir?

Nesnelerin gölgelerinin, nesnenin kendisinden daha çekici ve etkileyici olması ise başka bir kaos sanki. Aşk gibi, tutku gibi... Sevdiğim mi güzel, yoksa onu güzel kılan benim hayalimdeki gölgesi mi? Bu ikilem hep çözemediğim bir soru oldu bende. Kendi gölgemden korktuğum gibi, korkarım düşlerimdeki sevgilinin hayalinden... Ama yanımda, yanı başımda olduğunda nasıl da büyü bozulur... Gerçekken bendeki etkisi yok olur, sıradanlaşır. Gölgesinin gücü ise, kendisi yanımdan uzaklaştıkça bir kat daha artar yüreğimde... Dokunulmaz oldukça bir kat daha büyür kalbimde açtığı yara...

Bu ne çıkmaz bir sokak, ne biçim bir kör döğüşüdür ki bir yandan çeker beni gölgeler bir taraftan ise ürkütür ve saklanmak isteği uyandırır. Yaşamın karanlık ve aydınlık yanını birleştirir sanki. Işıkla ışıksızlık bir olur, kol kola girer ve bir kat daha artar gücü, bilgeliği, sonsuzluğu bu görüntülerin.

Evet Aramis Kalay'ın "Gölgeler"i, hep gördüğümüz, hep yanı başımızda, hep bizimle ama hiç yakalayamadığımız, dokunamadığımız gölgelerimiz... İşte bize dokunulacak, hatta cebimizde taşınacak, birbirimizle paylaşılacak kadar yakın oldu Karakutu Cep Fotoğraf Albümleri sayesinde...

Hem bu fotoğrafları üreten ve bizlere sunan fotoğrafçılara, hem de Karakutu Cep Fotoğraf Albümlerini çıkaran Hezarfen Fotografya'ya sonsuz teşekkürler. Fotoğrafı sevmemde en çok etken olan o AFSAD'ın küçük arka odasında yaşadığım günleri şimdi bende FSK ve pek çok yerde sürdürmeye çalışıyorum. Bu keyfi, bu albümler sayesinde, bu küçük odalardan çıkarıp daha çok insanla paylaşmak, albümleri taşınabilir yapmak, metroda, otobüste kitap okur gibi fotoğraf okuyabilmek ne güzel... Ne güzel Türk fotoğrafçılarının albümlerinin çoğaldığını görmek. Ne güzel bu albümlere kolayca ulaşabilmek... Ne güzel paraya ve parasızlığa rağmen fotoğraf ve albüm üretmek...

Hafize KAYNARCA
Amatör Fotoğrafçı - Eğitimci