Back to Main Page Back to Main PageSon SayıÖnceki SayılarEditörlerİletişim

Editörden

Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı

Seyit Ali Ak : Bir Fotoğraf Tarihçisi

"Black&White in Colors" YAZIT

Uzaklardan "Sanatsal Fotoğraf, Alfred Stieglitz"

Işık Çiz (Photography - Fotoğraf - Işıkçiz - Ardışık-Işıkçiz)

"Fotografi, Süreçler, Kendi"

Sanat ve Felsefe : "Bir Sanat Yapıtında Estetik Kaygı Zorlamaları"

Yine Sinema Üzerine

Sinema ve Fotoğraf

Fotoğraf ve Uygarlık ve Demokrasi

Sırt Çantalılar

İzahlı Orhan Cem Çetin Külliyatı

Fotoğraf ve Mimari - 4

Temel Tasarım: Kompozisyon

Kaktüs

‘Cam Kent’ : Masumiyet ve Cennetin Dili

Solan Renkler: "Bir Yaprak Dökümü Öyküsü: Kaybolan Zanaatlar"

Okudunuz mu ? Gördünüz mü ?

Bakü'den

Yol Notları:Toskana-2

Ciddiyet

Temel eğitim : Kompozisyon ve Çerçeveleme

İleri düzey : Teknik Denemeler

Haberler

"Çiçeği Burnunda" Yayınlar


Platformlar,Fotoforum


Yeni Umutlar
Emine Denizer
Dicle Türkyılmaz


Sergi Salonu
Mahmut Özturan, Rhythmosthetica
Emrah Can, Bire Bir
Bayramali HALAFOV
Suyunu Çıkaranlar
Bir Ülke Bir Fotoğrafçı : Ken Ligth


Portfolyolar

Emine Ceylan
Hüsnü Gürsel
İzzet Keribar

 






 

 

Sayı 14

KOMPOZİSYON *

Hazırlayan : Elif İnan

Sözlük Anlamı: Fotoğrafı çekilecek konuyu oluşturan elemanların durumlarını fotoğraf üzerinde en güzel şekilde bir araya getirme ve yerleştirme tekniğidir.

BÜTÜN GÖRSEL SANATLARDA OLDUĞU GİBİ KOMPOZİSYON BİR AMAÇ DEĞİL ARAÇTIR. ÇÜNKÜ AMAÇ BİR ANLATIMDIR.

Kompozisyon şu veya bu şekilde öğretilecek bir teknik konu değil, yetenektir. Bıkmadan usanmadan ayrıntılarını inceleyerek konuya bakmak, ayrı ayrı her ayrıntıyı değerlendirmek ve sonra gerekli yorumu yapmak, bazı ayrıntıları ilave etmek ve bazılarını çıkartmak ve bu ayrıntıların fotoğrafa bir anlatım gücü vermesine dikkat etmek, kompozisyon yapmanın esasını oluşturur. Bu bilerek ve isteyerek meydana getirilen bir yapıtın yaratılışıdır.

Kompozisyon yapma yeteneği bol bol fotoğraf inceleyerek ve fotoğraf çekerek oluşacaktır. Kompozisyon yapmak için kesin bazı kurallar hemen hemen olanaksızdır. Kural yerine bazı ipuçları ve başlangıç noktalan verilebilir.

Fotoğraf çekmeden önce fotoğrafın neyi anlatmak istediğinin belirlenmesi gerekir. Konuyu oluşturan elemanlar arasındaki zıtlık fotoğrafa bir canlılık ve ilgi çekicilik verir. (Örneğin: Aydınlık ve karanlık, sadelik ve dekorasyon, dikey ve yatay, düz ve eğri, bütünlük ve parça v.s.)

Bir fotoğrafta konuyu oluşturan elemanlar arasındaki bağlantı, düzen ve devamlılığı gösterir. Öyle ki konunun bütünlüğünü oluşturan elemanlar, fotoğrafa anlatılmak isteneni güçlü bir şekilde anlatmak üzere birbirlerine bağlıdır .Burada ifade ve kompozisyon birleşmişlerdir. Konu oluşturulduğunda hiçbir şey eklenemez ve çıkartılamaz.


AÇIK KOMPOZİSYON:
Fotoğrafçı konusunu çevreden yeterince yalıtıp bir boşluk içinde belirginleştiremiyorsa, yada buna gerek görmüyorsa, devamlılık gösteren konuyu kesip uygun bir yerini kullanabilir. Bir bakıma konu çerçeve dışında devam etmektedir, ve bu kısım izleyicinin düş gücüne bırakılır. Bu tip kompozisyonlar açık kompozisyondur.

KAPALI KOMPOZİSYON:
Ana konu ve yardımcı öğeler fotoğrafçı tarafından seçilip gereksiz öğelerden ayıklanmalıdır .Hangi öğelerin gereksiz olduğuna karar vermek kişisel bir sorundur. Gerekli öğeler belli bir boşluk yaratılarak çerçeve içine yerleştirilir. Boşluktan amaç başka öğenin bulunmadığı çevre boşluğudur. Bu seçim, bakış noktasının yerini kullanılacak objektifin açısını belirler. Çerçeve dışında devam eden sadece fotoğrafın ön ve geri planıdır. Bu tip kompozisyonda kapalı kompozisyondur.

SADELİK
Bu deyimle mümkün olduğu kadar az elemanla anlatmayı denemek amaçlanıyor. Ana konunun dışında anlatımı destekleyen ve çevreyi yansıtan ikinci derecede öğelerden yalnızca vazgeçilmez olanları tutulmalı ötekiler çerçeve dışında kalacak fazlalıklar sayılmalıdır.

ŞEMALAR :
Çerçeve içinde karmaşık olarak duran öğelerin belli bir düzene sokulması ve okunaklı bir şemaya dönüştürülmesi de bir anlamda sadeleştirmedir. Düzenleme genellikle rahat algılanabilir bir şema etrafına da örülmelidir. Açıklama gerektirecek karmaşık biçimlerden kaçınılmalıdır.

Bir ağacın dallarına tüneyen kuşlar nasıl zorunlu bir biçime göre dizilirlerse kompozisyon içindeki öğeler görünür yada görünmez bir iskelet etrafına da biçimlenirler. Durağan konularda bu iskeletin yada şemanın oluşması seçtiğimiz bakış noktasına, hareketli konularda ise hem bakış noktasına, hem de öğelerin yer değiştirmesine bağlıdır. Önceden tasarlanan yada çekim sırasında yakalanan şemanın bozulmasına meydan bırakmadan işi bitirmek gerekir. Şemaların faydası, fotoğrafı belirginleştirmek, kolay okunur yapmaktır. Ancak bu yüzden şemanın harflere yada geometrik belli şekillerden birine benzemesi gerekmez. Sadece öğelerin belli bir sisteme göre yerleştirilmesi yeterlidir.

Bir şeyler seyreden insanların dizilişi bir üçgen şemasına göre. Buyüzden ilgimizi kolayca çekiyor. Çarşafların vücut ayrıntılarını örten ve kişileri kolay algılanır yapan etkisi de bir başka ölçekte şematizmdir. İnsan bu dizinin sağını ve solunu aramıyor. Şemaya uyma kompozisyona aynı zamanda bütünlük kazandırıyor.

RİTİM :
İçimizdeki en köklü duygulardan biridir. Çoğulun özellikle düzenli çoğulun tekile üstünlüğünü kabullenebiliriz. Bir cismin tekrarlanan görüntüsü yada peş peşe benzer elemanların dizisi aynı elemanların tekil görüntülerinden daha etkileyicidir. Ritmi oluşturan diziler çoğunlukla eş aralıdır. Yol boyunca dizilen telefon direkleri, sokak boyunca çıkmalı evler v.s. gibi. Ritmin görüntüye zenginlik katmasından bir başka işlevi de doğrultu ve yön göstermesidir. Ritimden söz edebilmek için en az üç eşdeğer öğenin bulunması gereklidir. Üç öğe ile sadece aralıklı bir ritim başlangıcı kurulacaktır. Üç öğe arasında bulunan iki aralık eşit olmalıdır ki bir tekrardan söz edilebilsin. Aşağıda örnekleri verilmiştir.
Yanda çok yoğun martı grubundaki ritmin düzenini kontrol etmek olanaksız. Ne varki birbirini tekrarlayan o kadar benzer öğe var ki, ritim öğesinin varlığı kuşkusuz. Hatta doku oluşturmuş da denebilir.
PERSPEKTİF :
Cisimlerin gerçek boyutlarının belirlediği oranlar sadece sonsuzdan izlenebilir. Oysa biz doğadaki cisimlere her zaman sınırlı bir uzaklıktan bakarız. Bu uzaklık azaldıkça bize yakın cisimler uzaktakilere oranla hızla büyür. Böylece cisimlerin gerçek boyutları arasındaki bakış uzaklığımıza bağlı olarak bozulur. Cisimlere belli bir noktadan bakıldığında görülen şey o mesafenin görsel gerçeğidir. Buna perspektif denir.
DOKU :
Belli bir çerçeve içindeki yüzeyin parçalanmasında belli bazı oranların söz konusu olduğunu, bu oranla uygun bölümlerin daha ilgi çekici olacağını söylemiştik. Bu bölme işleminde ortaya çıkan yüzeylerin istenen anlatım doğrultusunda zenginleştirilmesi için başvurulan yöntemlerden biridir. Bu yönteme yüzeye doku kazandırma veya doku araştırması diyebiliriz.
Doku sözcüğü hemen dokumak fiilini düşündürüyor. Gerçekten insan eliyle dokunmuş bir örnek. Bu yapının çatı örtüsü kiremitlerle böylece çeşitlemelerle dolu bir biçimde dokunmuş.
Doku öğesi bazen bir doğa olayı sonunda kendiliğinden oluşur, kullanılmak üzere hazırdır.Yukarıdaki örnek göl kıyısındaki çamurun su ve güneşin oyunu ile aldığı biçimi gösteriyor.
Burada bir bataklığın sığ suyundaki bitki örtüsü ve: sudaki yansımaları ile zenginleşmiş ve uygun perspektif de çekilmiş örneği var. Ancak belli uzaklıktan çekimde ve belli ışıkta vardır. Koşullarla değişebilir.
UYUM:
Görsel açıdan uyum öğelerin büyüklüğü, biçimi, hareketi, ton değerleri ve renkleri bakımından söz konusu edilebilir.

Hareket : Aynı tarafa doğru hareket eden öğeler arasında yada durağan bir konunun aynı tarafa yönelmiş doğrultuları arasındaki uyumdur.

Biçim : Küçüklü büyüklü benzer biçimler arasındaki uyumdur.

Ton Değerleri : Birbirine yakın ton değerleri amaçlanır.

Uyum ve kontrastın komşuluğuna bir örnek: İncecik saz gövdeleri kar üzerinde kontrast yardımı ile belirginleşiyor.

Rüzgar etkisi ile sazların bir yana eğik hareketleri çok düzenli olmadığı için ritim öğesinden söz edilmemeli. Çünkü rasgele birçok kesişme var ama, sazların gövde kavisleri ve uç yaprakların yönleri belli uyum içinde.

Uyum ve kontrasta sıkça bir arada rastlanır. Yukarıda kubbe çizgilerinin merkezde toplanan meridyenleri arasındaki uyumu, iki kubbe arasındaki uyum, iki ayrı meridyen sistemi arasındaki uyum, ters ışık sayesinde oluşan kontrastla nervürlerin belirginleşmesi ile izlenebilir hale geliyor ve kubbe tepesinde ışıkla noktalanıyor.

Ayrıca :
Kubbe yuvarlaklarının hemen gerisindeki baca dizisinin sivri külahları belli bir ritim içinde. Piramit şeklindeki külahlarının bir yüzündeki ışık hacimlerini çok belirgin yapıyor. Bu dişli dizinin, öndeki kubbelerle biçim kontrastı fotoğrafı ilgi çekici yapıyor ve koyu baca gövdelerinin hazırladığı fon önünde ışıklı ilgi merkezi belirginleşiyor.

DENGE :
İki yanda daha çok öğenin simetrik dengesi ancak simetrik anlatımın zorunlu olduğu durumlarda kabul edilebilir. İki öğeli bir düzenlemede birinci ağırlığın merkeze uzaklığı çarpımı, ikinci ağırlığın uzaklığına eşitse denge vardır.
ORANLAR
Kısaca bir göz atmamız gereken bir konuda bu.
A- Ana konunun çerçeve içindeki yeri ve büyüklüğü,
B- İkinci derecedeki öğelerin yerleri ve büyüklükleri,
C- Tümünün oluşturduğu çerçeve içindeki konumu ve çerçeve alanına oranı amaçlanmaktadır. Konuyu ortalama ve simetrik yerleştirme belki de ilk akla gelen oranlamadır. Ama bu kesin kural değildir. Oranlama 1/3 ''altın kesit''denilen yöntem de kullanılabilir. Sanatçı genel oranlama kurallarını o andaki yorumuna uygun olarak kendi anlatımına has bir yöntemle de altüst edebilir.
Aşağıda bunlara dair örnekler verilmiştir;
Görüntüdeki dansçının, kolları ile işaret ettiği gibi bir çerçeve içindeki düzenlemede hem yatay hem düşey eksenlere göre oranlamalar söz konusudur. Buradaki şeklin ağırlık merkezi hem yatay hem de düşeyde aynı oranı vermektedir. Şekilde yatay boyut a ve b, düşey boyut a+ ve b+ ile gösterilmiştir.

 

DOĞRULTULAR VE YÖNLER :
İnsan gözünün bütün görüntülerde düşeyi çok güçlü algıladığı, bunun insan yapısında yer etmiş olduğu kesindir. Doğal çevremizin düşeye oranla yatayda daha büyük devamlılık göstermesi yüzünden insan gözü sağdan sola hareket ve yapısal niteliğini kazanmış olmalı. Gözümüzün yatay devamlılığı izlemede ve düşeyi doğru algılamada ki gücü bir bakıma diğer doğrultuların değerlendirileceği bir koordinat tablosu oluşturur. Gözümüz yatay ve düşeyler arasında denge arar. Bu dengenin kareli kağıtta olduğu gibi olması da gerekmez. Kompozisyonda doğrultular ve yönlerin görsel bir estetikte kullanılması iyi bir fotoğraf için gereklidir.

Düşeylerinin egemenliği hemen belli olan bu fotoğrafta bütün düşey öğeleri karşılayan tek kuvvetli yatay öğe köprü.
Fotoğrafın sağındaki dansçıların açılmış kolları köşegen doğrultusundaki en belirgin hareket doğrultusudur. Dizden kırılan bacaklarda da bunu destekleyen öğeler oluşuyor. Bu doğrultuyu kesen sağa eğik gövdeler hareketi iyice dengeliyor. İkinci destekleyici figürlerde de aynı doğrultu da destekleyici eğimler var. Doğrultuların oluşturduğu bu kurgu dansın dinamizmini yansıtıyor.
BÜTÜNLÜK
Bütünlük, öğelerin birbirine görünür yada görünmez bağlarla bağlanmasıdır. Sol üstteki fotoğrafta olduğu, gibi öğelerin el ele tutuşması gerekmez. Soldaki fotoğrafta birbirinden kopuk üç leke sağdaki araya rastlayan oyuncunun yardımı ile büyük ölçüde bütünleşiyor. Hatta en soldaki figürün sağa doğru salladığı eşarp bile kopukluğu bir ölçüde azaltıyor.
Hareketli fotoğraf konularında çok kısa aralıklarla bütünlüğün bozulup yeniden başka başka biçimlerde kurulduğuna tanık olunur. Önemli olan bütünlüğün gerçekleştiği anda çekimi yapmaktır. Yukarıda yatay devamlılık gösteren ve ritim öğesi egemen olan düzenleme ritim aksaması yüzünden ortasından kopuyor ve bütünlük kayboluyor.

Yandaki demirci dükkanının kapı boşluğunda duran sahibi ile sağ boşluktaki çapalar grubu ortadaki geniş siyah bantla bölünüyor. O orada iken başka çaresi var mı diyemeyiz. Biraz geri çekilirsek dört kenarda en az o direk kadar siyah bütünlük bozulmaz.

Bir tarafta boş fayton, bir tarafta yıkayacağı atı ile arabacı. İki lekeyi bağlayan sadece arabanın oku. Aradaki boşluğun büyük olması, yada figürlerin çerçevenin sağ ve soluna aşırı yakınlıkları bütünlüğü zedeliyor. Sadece bir iki adım geri gitmek, hatta biraz da sağa gitmek sorunu çözebilirdi.

YAŞAM ÖĞESİ:
Bu sokak ve ev, sanki terkedilmiş bir yöreden. Ne kapıda, ne kafesli "eyvan" da bir yaşam belirtisi yok. Düz beyaz dış duvarlar ve gökyüzü de bu ıssızlık izlenimini arttırıyor.

Birkaç dakika sonra sokaktan birileri geçmeye başladı. Yük taşıyan kadın çerçeve içinde ne kadar önemsiz bir yer kaplıyor. Uzakta sokağın başındaki iki adam birer nokta gibi. Buna karşın fotoğrafa bir öncekine göre bir yaşam sıcaklığının geldiği sanırım izleniyor.

Çeşitli mezar taşlarından oluşan bu istife, bir rastlantı sonucu katılan küçük kuş, ölü doğa içinde küçücük bir yaşam pırıltısı. Siyah rengi, ayırt edilmesini de kolaylaştırıyor.

 

* Kaynak: Kompozisyon, Sabit KALFAGİL