Editör

Koray Olşen

Yayın Kurulu

Atila Köksal
Aysel Altun
Ayşe Saray
Berrin Cerrahoğlu
Dora Günel
Mehmet N.Savcı
Meltem Çolak
Necla Can Güler
Nilüfer Zengin
Koray Özbaysal






Fotografya Yayın Kurulu
adına İmtiyaz Sahibi
Ş. Uğur Okçu


E-Mail Fotografya
fotografya@ada.net.tr

Yayınlanmasını İstediğiniz
Fotoğraf Haberleri İçin

fotografya@fotografya.gen.tr

ADANET Fotoğraf Editörü

Ş. Uğur OKÇU
 
ara


Zeycan Sarıhacıoğlu

KOLEKSİYONCULUK


Koleksiyonculuk kavramıyla tanışmam, kendimi bilmeye başladığım zamanlara denk gelir. Küçükken ot, kozalak, mantar toplamaya gittiğimde, cebime doldurup eve getirdiğim, şekline, rengine, dokusuna hayran kaldığım taşlar, kozalaklar, türlü şekilli ağaç dalları, daha sonraları kopup düşmüş düğmelere, oradan buradan topladığım kartpostallara, nereye gitsem uğradığım sahaflardan topladığım eski siyah-beyaz fotoğraflara kadar uzandı. Diğer toplayıp biriktirdiğim nesnelerle karşılaştırıldığında, topladığım solmuş, eski kokan, gizemi bol o siyah-beyaz fotoğraflar benim için zamanın içinde gezinmemi sağlayan, zamanı adeta içine hapseden sözsüz hikayeler oldu.

Bütün dünyada geçmişi çok eskilere dayanan koleksiyonerlik, benim o acemi toplayıcılığımın çok ötesinde elbette. Koleksiyonerlik, kimileri için çocuklukta başlamış bir hobi iken, kimileri için yetişkinlikte başlayan veya ömür boyu devam eden bir uğraşa dönüşüyor. Kültür tarihinde koleksiyonerlik, eski Mısırılılar dönemine, Ptolemaios hanedanının İskenderiye Kütüphanesi’ne konulmak üzere dünyanın her yerinden kitap topladıkları döneme kadar uzanır.

Fotoğraf koleksiyonculuğunun kısa tarihçesi

Fotoğraf koleksiyonerliğinin tarihi ise, fotoğrafçılığın başladığı dönemle birlikte başlıyor. Londra’daki bir sanat galerisi, P&D Colnaghi, 1850’li yıllarda fotoğraf satmaya başlamıştı. Fotoğraf makinesinin icadıyla birlikte, insanlarda suretlerini olduğu gibi görme tutkusu başladı: Yani ışığın yardımıyla kişilerin görünümünün kaydedilmesi, bir anlamda ölümsüzlük arzusunun tatminine yakın bir histi. Fotoğraf, resim ve heykel gibi görsel sanatlardan farklı olarak, ortaya çıkardığı görüntünün çoğaltılmasına ve artmasına izin veriyordu ve oluşum safhasında elle müdaheleyi kısıtlıyordu. Sanayi Devrimi sırasında ortaya çıkan fotoğraf, resim sanatındaki kusursuzluk sorunuyla başetmeye aday bir endüstri halini de aldı. Allan Sekula, "The Body and the Archive" (Beden ve Arşiv) adlı makalesinde, arşivsel paradigma ile gücün insanları veya ‘bedeni’ kontrol edip sınıflandırmasıyla, fotoğrafın nasıl örtüştüğünü tartışıyor. Bu anlamda, Sekula, fotoğrafın ortaya çıkışını, insanı gözetim altında tutan polis eylemleri ve teknolojileri bağlamında inceliyor. 19. Yüzyıl ortalarına, yani fotoğrafçılığın ilk dönemlerine geri dönerek, fotoğrafın, hem toplumun alt sınıflarını diğerlerinden ayırmak üzere bir sınıflandırma ve arşivleme aracı hem de bu kategorilerin polis teşkilatı gibi kurumlara sunulmasında bir araç olarak kullanıldığını öne sürüyor. Yani fotoğrafçılığın sanatsal amaçlar için kullanılabileceği ve uygulanabileceğinin farkına varılana kadar, fotoğraf kayıt ve arşiv tutmak için kullanılan bir araç oldu.

Fotoğraf eksperi Penelope Dixon’ın, A Short History of Photograph Collecting (Fotoğraf Koleksiyonerliğinin Kısa bir Tarihçesi) adlı makalesinde belirttiği gibi, fotoğraf koleksiyonerliğinin başlangıcı, 19. yüzyıl ortalarında yaygınca kullanılmaya başlanan “carte-de-visite” yani kart sahibinin bilgilerinin yanı sıra üstte kişinin küçük bir fotoğrafının bulunduğu kartvizitlere dayanıyor. İnsanlar, bu dönemde arkadaşlarının ve akrabalarının kartvizitlerini toplamaya ve albümlere yerleştirmeye başladılar.  Gezi fotoğrafları da diğer bir erken dönem koleksiyonerlik biçimiydi. Varlıklı kişiler uzun gezilere çıktıklarında, kendi fotoğraflarını çekmek yerine, gittikleri yerlerden fotoğraf satın alıp sonrasında bunlardan büyük albümler oluşturuyorlardı. Yine Dixon’un makalesinde belirttiği üzere, 19. yüzyılda bazı kurumlara veya varlıklı özel koleksiyonerlere satılmak üzere birçok albüm basılmıştır. Bunlara örnek olarak, Britanyalı yazar ve fotoğrafçı Peter Henry Emerson’ın Life and Landscape on the Norfolk Broads (Norfolk Broads’ta Hayat ve Manzara) isimli albümü veya John Thomson’ın Street Life in London (Londra’da Sokak Yaşamı) adlı albümleri verilebilir. 19. yüzyılda oluşturulmuş bu albümler, modern fotoğrafçılar tarafından oluşturulan fotoğraf portföylerinin öncüleri oldu. Fotoğraf müzayedeleri de 19. yüzyılın ortalarında başlamış, ilk fotoğraf müzayedesi 1854 yılında Londra’da gerçekleştirilmiştir. Amerika’daki ilk müzayede, yüz yıl sonra, Swann Galleries tarafından 1952’de gerçekleştirilmiştir. Amerika, müzayede düzenlemeye İngiltere’den bir asır sonra başlamış olsa da ve fotoğrafın sanat olarak kabul edilmesi konusunda tartışmalar hâlâ sürerken, fotoğrafların da koleksiyonu yapılabilecek eserler olduğu, 20. yüzyılın başlarında iyice kabul edilir oldu. Amerikalı fotoğrafçı Alfred Stieglitz, 1905 yılından 1946’daki ölümüne kadar, New York’taki farklı galerilerde, modern sanatçıların eserleriyle birlikte fotoğraflarını sergiledi. Yine Julian Levy, New York’ta 1931-1949 yılları arasında açık olan galerisinde, sanatseverleri birçok fotoğrafçıyla ve fotoğraf koleksiyonerliğiyle tanıştırdı. Günümüzdeki fotoğraf koleksiyonerlik piyasasının başlaması 1970’li yıllara denk geliyor. Sadece New York, Londra, Paris gibi kentlerde olan birkaç galeriden sonra, günümüzde bütün dünya çapında koleksiyonerlerin bir araya geldiği yüzlerce galeri var.

Beaumont Newhall, The History of Photography (Fotoğrafçılığın Tarihi) adlı kitabında, dagerreyotipinin  tarihinden ve bu konudaki eğilimlerin koleksiyonerlik talebinden bahseder. 1842’de Paris’teki bir dagerreyotipi stüdyosunun ne kadar popüler hale geldiğini ve insanların saatlerce kapısında dagerreyotipi resimlerinin yapılması için beklediklerini anlatır. Dagerreyotipi1 resim süreçlerinin Amerika’da daha da geliştirildiğini ve bu şekilde yapılan portrelerin koleksiyonlar hâle getirildiğini anlatır. Fakat dagerreyotipi yönteminin ömrü uzun olmamıştır. Bu yönteme rakip olarak ortaya çıkan kağıda resim basma işlemi yeterince geliştirilmiş ve insanlar bu tür fotoğraflara çok daha kolay erişir hale gelmiştir.

Müzeler, kısa bir süre içinde, özel koleksiyonerlerin sahip olduklarından çok daha büyük fotoğraf koleksiyonları oluşturmaya başladı. Dünyanın ilk fotoğraf müzesi olan New York’taki George Eastman House 1949 yılında açıldı. Müze, ilk olarak Eastman Kodak Şirketi’nin kurucusu George Eastman’ın yaşadığı yer olan bir koloniyel dönem malikanesini ve bahçelerini içine alan bir sergi açmıştır. Daha sonraları başka arşivler, kurumsal koleksiyonlar ve Eastman’ın sahip olduğu portföyleri içine alan ve 400.000’in üzerinde fotoğraf ve negatife sahip dünyanın en büyük müzesi haline gelmiştir.

Fotoğraf koleksiyonuna 1928 yılında başlayan New York Metropolitan Sanat Müzesi, fotoğraf bölümünde, fotoğrafçılığın başladığı 1830’lardan günümüze kadar uzanan döneme ait 25.000 fotoğraftan oluşan zengin bir koleksiyona sahiptir.

Fotoğrafın icadı, Osmanlı İmparatorluğu’nda da büyük yankıyla duyurulmuştur. İlerici devlet adamlarının sayesinde, fotoğraf Osmanlı coğrafyasında hızla yayıldı. Resmî saray fotoğrafçılarının olması da, saltanat ailesinin fotoğrafa ilgisini anlatmaya yeterli. Özellikle II. Abdülhamit döneminde (1876-1809), fotoğraf çeken ve fotoğraf sanatıyla yakından ilgilenen II. Abdülhamit sayesinde, fotoğraf Osmanlı topraklarında yaygınlaştı. II. Abdülhamit, fotoğrafçılara ülkedeki olayları ve temel kurumları belgeleme görevi verdi. Karakollar, camiler, fabrikalar, okullar, hastaneler, askerî kuruluşlar, donanma gemileri, arkeolojik kalıntılar, etnografik ve doğal çevrenin fotoğraflarını çektirdi. Diğer taraftan ülkenin propagandasını yapmak amacıyla bu gibi fotoğrafların yer aldığı albümleri çeşitli devlet başkanlarına gönderdi. Bu gibi araçlarla, Osmanlı’nın ne kadar medeni, gelişmiş ve büyük bir devlet olduğu dünyaya gösteriliyordu.

Koleksiyonerlik Piyasası

Penelope Dixon’a göre, dünya çapında 1970’lerde başlayan fotoğraf koleksiyonerliği piyasasında çeşitli dalgalanmalar oluştu. Örneğin Ansel Adams piyasası, piyasadaki bu dalgalanmaya iyi bir örnek. Ansel Adams fotoğrafları, 1975 yılında 400$’a satılırken, 1979 yılında 4.000 ila 16.000$ arasında bir fiyat aralığında satılıyordu. 1980’li yıllara gelindiğinde, Adams fotoğraflarının ücreti 2.000 ila 10.000$ aralığına düştü. Bugün yine yükselişte; özellikle fotoğrafçının 1941 yılı imzalarının olduğu çok iyi kalitedeki orijinal baskıları 100.000$’a yaklaşan fiyatlarda satılabiliyor. 1975 yılında Adams’ın baskılarının sınırlı oluşu ve ardından nadir bulunan eser durumuna gelmesi, piyasadaki fotoğraf ve yatırımcı taleplerinin artmasına tesadüf etti. Daha sonra ekonomi düşüşe geçti ve talepler arzı aştı.

1990’lı yılların öncesinde, eski fotoğrafların orijinal baskılarına, yani fotoğrafçının negatifleri oluşturduğu zamana yakın bir zamanda oluşturulmuş baskılara karşı ilgi azdı. Ansel Adams, Andre Kertesz, Henri Cartier-Bresson gibi fotoğrafçılara ait birçok tekrar baskı bulunuyordu. Müzayede evleri modern sanat piyasasının yapısını değiştirdi ve değişmeye de devam edecek. Müzayedelere katılanların sayısı her geçen gün artıyor ve müzayede evleri satıcılar ve alıcılar arasında aracı oluyor.

Neden fotoğraf koleksiyonerliği?


Lee D. Witkin, The Photograph Collector’s Guide (Fotoğraf Koleksiyonerinin Kılavuzu) adlı kitabında, 1969 yılında New York’ta Witkin Galerisi’ni açtığında, bu alandaki uzmanların kendisini nasıl uyardığından bahsediyor: “Galerinin başarılı olması için çok az umut vardı… Altı ay, en fazla bir yıl ayakta kalacağını umuyordum; çünkü kimse fotoğraf koleksiyonu yapmıyordu.” Lee D. Witkin şöyle devam ediyor:

Ancak ben, meslekî içgüdülerimin yanı sıra koleksiyonerlik tutkusuna da sahiptim. Koleksiyonerlik (her koleksiyoner bunun belirtilerini iyi bilir), arama, arzu etme, isteme, can atma, göz koyma, sahip olmaya mecbur hissetme anlamına gelir… Bu tür tutkulara sahip olmayan birine, özel bir tablonun, kitabın veya fotoğrafın bir Avrupa gezisine, yeni bir çift ayakkabıya veya altın bir kakmaya tercih edildiğini açıklamak imkansızdır. Hepimiz biliyoruz ki, sanat koleksiyonerliği hayatta kalmak için gerekli bir uğraş değildir. Ancak sanat koleksiyonerliği, estetik başarıların içine girmektir; bir anlamda tanrıların arasına karışmaktır… Fotoğrafçılık henüz daha tam olarak keşfedilmiş değil. Daha keşfedilecek ve kıymeti bilinecek birçok şaheser var. Fotoğraf koleksiyonerliğinin temelleri, büyük müzeler ve kişiler tarafından sağlam biçimde atıldı. Koleksiyonerliğe yeni başlayanlar bana soruyorlar: “Nelerin koleksiyonunu yapmalıyım?” Benim onlara verdiğim ve her zaman vereceğim tavsiye şudur: Sevdiğiniz fotoğrafları toplayın ve içgüdülerinize güvenin. Yıllar önce genç bir kadının tamamen içgüdülerine dayanarak satın aldığı Imogen Cunningham baskısı şu anda çok değerli. Ne zaman bir araya gelsek, “Cunningham’ı her gün daha çok seviyorum” diyor.
Penelope Dixon, yine A Short History of Photograph Collecting adlı makalesinde, ‘Neden Fotoğraf koleksiyonu yapmalıyım?’ sorusuna şöyle cevap veriyor:

“Yatırım potansiyeli, bu soruya verilecek en belirgin cevap olabilir; fakat benim için estetik kaygılar çok daha önemli. Satmadan önce bir fotoğrafla bir süre geçirmeniz gerekebilir, o yüzden onu sevseniz iyi olur. Ben eskiden fotoğrafta gördüklerimi beğendiğim için ve piyasada makul fiyatlarla elde edilebilen birçok fotoğraf olduğu için fotoğraf biriktirirdim. Şimdi koleksiyon yapmayı bıraktım ve koleksiyonumun çoğunu sattım; bu nedenler değiştiği için değil, bu baskılara yeterince iyi bakamadığım için (nemin olduğu bir ortamda yaşıyorum) ve kağıt üzerinde olan herhangi bir sanat eserinin çok fazla sevgiye ve özene ihtiyacı olduğu için. Ayrıca yatırım potansiyeli konusuna dönecek olursam, elimdeki fotoğrafların değeri yükselmişti ve satmak için uygun zamandı.”
Koleksiyonu yapılacak fotoğrafların seçimine gelince, Dixon şu kriterleri sıralıyor:

•    Sanatçı
•    Fotoğrafa özgü görüntü
•    Baskının tarihi
•    Ortam
•    İmza veya ayırt edici özellik
•    Fotoğrafın durumu
•    Büyüklüğü
•    Nüshası veya bilinen mevcut basımları, yani ne kadar nadir oluşu
•    Kökeni
•    Fotoğrafçının piyasadaki yeri ve kendisine has görselliği

Lee D. Witkin ise, galerisine gelen ilk müşterilerden biri olan ve sonrasında önemli bir koleksiyoner olan Dan Barley’nin sözlerini şöyle aktarıyor:

“Koleksiyonlarımda daima iki kriteri kullandım: Birincisi, görüntünün bende güçlü duygular yaratması gerekiyor. Ve ikincisi de, fotoğraf baskısının yüksek kalitede olması gerekiyor. Çünkü ben hiçbir zaman ‘isim’ koleksiyonu yapmam; ünlü olanlar kadar, bilinmeyen veya unutulmuş fotoğrafçıların eserlerini de satın alırım.”
Witkin, çeşitli fotoğraf süreçlerini ve tarihlerini öğrenmeyi, terminolojiyi anlamayı, bakım ve koruma için en son geliştirilen teknikler hakkında okumayı, sergi kataloglarını incelemeyi ve galeri ve müzeleri dolaşmayı içine alan “ödevinizi iyi yapmanın” önemini vurguluyor. “Fotoğrafları yakından inceleyin ve orijinal baskıların, hiçbir kitapta veya dergide gösterilemeyen ton kalitesi, parlaklık ve “varoluş” özelliklerine sahip olduğunu keşfedin. Galerimin kapılarını açtığım ilk andan itibaren, şu cümleyi defalaraca işittim: ‘Bu fotoğrafları sadece kitaplarda görmüştüm ve bu kadar güzel olacaklarını hiç tahmin edemezdim!’”

Aynı şey günümüz için de geçerli: Websitelerini dolaşmak ve internette fotoğraflara bakmak koleksiyonerliğe başlamanın iyi bir yolu, fakat “gerçek” bir sergiyi görmenin ve sanatçıyla veya bilgi sahibi bir satıcıyla bizzat tanışmanın yerini hiçbir şey tutamaz. bizmove.com sitesinde yer alan İyi Bir Sanat Yatırımı İçin Kılavuz bölümünde yeni koleksiyonerlere şunlar tavsiye ediliyor:

•    Sırf evinizdeki koltuğa uyumlu diye bir tablo veya fotoğraf satın almayın.
•    Sırf komşunuz Picasso veya Man Ray gibi “isimlerin” koleksiyonunu yapıyor diye bir sanat eserini satın almayın.
•    Eleştirmenleri körü körüne takip etmeyin. Sanatı sınayan tek şey zamandır. Eleştirmenlerin zevkleri, farklı zamanlarda farklı yönlere kayabilir. Bir eksperin, bir sanatçıyı şu anda destekliyor olması, onu 10 veya 20 yıl sonra da destekleyeceği anlamına gelmez.
•    Akıntıya karşı kürek çekmekten korkmayın. Sanat veya antika konusunda servet yapanların bir kısmı, genel eğilimin tersine hareket edenler olmuştur.
•    Sizin gözünüze hoş gelen ama şu anda popüler olmayan dönem ve sanatçıları arayın. Sahip olunan ün zamanla değişir.
•    Tarifi zor olan bir özellik olan kaliteyi tanımayı öğrenin.
•    Bu alandaki en bilgili insanları (sanatçılar, müze kuratörleri, en önemli satıcılar ve eleştirmenler) bulup sürekli olarak onların fikirlerini alın.
•    Sanat eserlerinin ve koleksiyonunuzun bir süre başarılı bir çizgide gidemeyebileceğini ve sonradan değer kazanabileceğini göz önüne alın.
Fotoğraf koleksiyonculuğunun, benim sadece duygularımla ve acemi bir içgüdüyle bir dönem yapmış olduğum minik koleksiyonerliğin çok ötesinde olduğuna ve fotoğrafçılığın kısacık tarihine ne çok şeyin sığdırıldığına şaşmamak elde değil.

Ama Susan Sontag’ın, fotoğraf üzerine yazdığı makalelerden oluşturulmuş On Photography (Fotoğraf Üzerine) adlı kitabındaki bir cümle, aslında bu şaşırtıcı dünyayı açıklamaya ve anlamaya yeterli:

“Fotoğraf biriktirmek, dünyayı biriktirmektir.”



1Gümüş nitratla ışığa duyarlı hâle getirilen bakır levhaların, camera obscura içinde 10 ila 20 dakika pozlanarak, cıva buharına tabi tutulup geliştirilmesiyle fotoğrafik görüntü elde etme yöntemidir.



Kaynakça:

- http://www.afterimagegallery.com/dixon.htm

- Sekula, Allan. “The Body and the Archive” The Contest of Meaning: Critical Histories of Photography. Ed. Richard Bolton. Mit Press: London, 1989.

- http://www.sosyalbilim.com/2013/10/fotografin-icadi-ve-osmanlidaki-yansimalari/

- Lee D. Witkin and Barbara London. “The Photograph Collector’s Guide”. Little Brown & Co: 1980

- Beaumont Newhall. The History of Photography: From 1839 to the present. Museum of Modern Art: New York, 1982 (first published 1937)

- http://tr.wikipedia.org/wiki/Dagerreyotipi
  

- Sontag, Susan. “On Photography”. Farrar, Straus and Giroux: New York, 1977




Ziyaretçi Sayısı:1000492
 
   
 
   
 

Barındırma: AdaNET

 

Copyright and "Fair Use" Information

Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır.
Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir.
Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir.

Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır.

AdaNET Ana Sayfa X-Hall Instagram