Editör/Yayın Yönetmeni

Koray Olşen

Yayın Kurulu

Reyhan Bilir
Aygün Doğan
Koray Özbaysal



Fotografya Yayın Kurulu
adına İmtiyaz Sahibi
Ş. Uğur Okçu


E-Mail Fotografya
fotografya@ada.net.tr

Yayınlanmasını İstediğiniz
Fotoğraf Haberleri İçin

fotografya@fotografya.gen.tr

ADANET Fotoğraf Editörü

Ş. Uğur OKÇU
 


    Sayılar    Sayı 46    Makaleler    Sinan Akyol
Sinan Akyol FOTOĞRAF, SİNEMA VE PSİKOLOJİ: KARELERİN RUHA DOKUNUŞU

Bir fotoğraf karesine uzun uzun baktınız mı hiç? Sadece gözlerinizle değil, zihniniz ve kalbinizle… Bir karede sıkışıp kalmış bir anın, size hissettirdiklerine kulak verdiniz mi? Bir anın, zihninizde hiç olmadık yerlere dokunup hiç beklemediğiniz duygular uyandırmasına izin verdiniz mi?
Fotoğrafın ruhu yakalama gücü işte tam burada başlıyor. Bir kare, sadece ışık ve gölge oyunlarının, estetik kaygıların bir ürünü değil; aynı zamanda psikolojinin en güçlü aynalarından biri. Biz farkında olalım ya da olmayalım, bir fotoğraf zihnimizdeki çağrışımları harekete geçirir, anılarımızı tetikler ve çoğu zaman bizi bile şaşırtan duyguların kapısını aralar. İşte sinema da tam olarak bu gücün hareket kazanmış hâli değil mi?

Fotoğrafın Psikolojisi: Bir Kare, Bin Anlam

Fotoğraf, insan psikolojisini hem şekillendiren hem de onun tarafından şekillendirilen bir sanat. Bir portredeki gözlerin derinliği, bir manzara karesindeki boşluk hissi, bir eski fotoğrafın zihnimizde oluşturduğu nostalji… Bunların hepsi psikolojik süreçlerimizle doğrudan ilişkili. Örneğin, fotoğraflara baktığımızda geçmişi hatırlamakla kalmayız, geçmişin o anını, o duygularını içimizde yeniden yaşarız.
Psikolojide buna anı belleği denir. Travmatik bir anı, mutlu bir an, hüzünlü bir gün… Hepsi fotoğraf karelerinde saklıdır ve her kare, izleyene farklı bir kapı aralar. Fotoğraftaki bir renk, bir gölge ya da bir bakış, insan zihninde yüzlerce farklı çağrışım yaratabilir. Çünkü insan sadece gördüğünü hatırlamaz, hissettiklerini de hatırlar.

Sinemanın Psikolojisi: Hareket Eden Ruh Hâlleri

Bir fotoğraf karesi donmuş bir anı anlatırken, sinema o anları harekete geçirir, akışa dönüştürür. Sinema dediğimiz şey aslında art arda dizilmiş fotoğraf karelerinden oluşur. Ama o kareler ardı ardına sıralandığında, insan zihni bunu bir akış, bir bütünlük olarak algılar.
Alfred Hitchcock’un sinema psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalar, bir sahnenin izleyicide nasıl farklı algılar oluşturduğunu gösterir. Aynı kareyi farklı müziklerle sunduğunuzda izleyicinin duygusal algısının nasıl değiştiğini gözlemleyebilirsiniz. Bunun sebebi, sinemanın sadece gözle değil, bilinçaltıyla da izleniyor olmasıdır.
Bir sahnede kamera açısının yukarıdan olması karakteri güçsüz gösterir, aşağıdan olmasıysa ona otorite kazandırır. Renkler, ışıklar, geçişler… Hepsi insan psikolojisine ince ince işlenen detaylardır.
Örneğin, Andrei Tarkovsky’nin filmlerinde ağır çekimler ve uzun planlar, izleyicinin zihninde zaman algısını değiştirir. Ya da David Lynch’in filmlerinde bilinçaltını rahatsız eden, anlam verilemeyen sahneler, tam da insanın bilinçdışı ile yüzleşmesine sebep olur. Sinema, bir anlatım biçimi değil, aynı zamanda bir hisler okyanusudur.

Fotoğraf, Sinema ve Psikoloji: Kesişen Yollar

Bir fotoğraf karesi bir hikâye anlatabilir, ama bir film o hikâyeyi tamamlar. Fotoğraf, bir anın psikolojisini; sinema ise o anın ruh hâllerini anlatır.

  • Bir fotoğraf bize bir yüz ifadesini gösterir, ama o ifadenin neden öyle olduğunu sinema açıklar.
  • Bir karede yalnızlık hissedilir, ama sinema o yalnızlığın nedenini gözler önüne serer.
  • Bir kare bize geçmişi hatırlatır, ama sinema geçmişin peşinden koşar.

Bu yüzden fotoğraf da sinema da insan ruhuna aynadır. Bir fotoğrafın içine bakarak insanın iç dünyasına bakabilirsiniz. Bir film izlerken kendinizden bir şeyler bulduğunuzda, aslında kendi ruhunuzu seyrediyorsunuzdur.

Sonuç Yerine: Kendi Hikâyeni Çekmek

Belki de bu yüzden fotoğraf çekmek, bir sahne oluşturmak, bir film yapmak insana bu kadar iyi geliyor. Fotoğraf sadece gördüğümüzü kaydetmek değil, hissettiklerimizi görünür kılmaktır. Sinema, sadece olayları anlatmak değil, insanın iç dünyasını bir perdeye yansıtmaktır.
Bir fotoğraf karesiyle zihninizde binlerce farklı hikâye yazabilirsiniz. Bir filmle yüzleşmekten kaçtığınız duygularla tanışabilirsiniz. Ve belki de en önemlisi, kendi hayatınızı bir film gibi izleyip başrolü gerçekten hak edenin kim olduğunu fark edebilirsiniz.

Kimi zaman bir fotoğraf, tüm gerçekliğiyle sessiz bir çığlık olur. Kimi zaman bir film, insanın iç dünyasında yankılanan bir fısıltı... Ama değişmeyen bir şey var ki, göz neyi görürse, kalp onu yorumlar.

O hâlde, hangi kareye bakarsan bak, gördüğün sadece fotoğraf mı, yoksa kendi hikâyen mi?

Sinan Akyol 2025




Ziyaretçi Sayısı:6
 
   
 
   
 

Barındırma: AdaNET

 

Copyright and "Fair Use" Information

Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır. Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir. Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir.

Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır.

AdaNET Ana Sayfa X-Hall Instagram