|
|
|
Gezi / London
30 Mayıs Perşembe akşamı Facebook’ta dolaşırken Gezi’deki protestocuların polisin ihtiyatsız müdahalesiyle alandan çıkarıldıklarını gördüm. Aklımın bir ucunda, uzun süredir yurtdışında yaşamanın verdiği rahatlık ve saflık ile “bir ülkenin polisi nasıl bu kadar haklı bir gruba böyle davranabilir” diye düşünürken, olayın hiç bu boyutlara gelebileceğini de öngöremedim sanırım uzaktan.
31 Mayıs günü geldi çattı, ve Türkiye’deki laik demokratik değerleri korumak isteyen ülkenin her kesiminden insan Taksim Gezi Meydanı’na aktı. Biz de Londra’da CNN’den izleyebildik. Çünkü hiçbir Türk medya aracı protestolar hakkında temiz ve doğru bilgi vermiyordu.
Perşembe akşamı çok zor geçti. Sabaha kadar haber takip etmeye çalıştık burada internetten. Fakat en büyük psikolojik tahribatı Cuma sabahı uyandığımda olaylar hakkında medyanın nasıl gerici ve ortaçağvari saptamalarda bulunduğunu gördüğümde yaşadım. Burada ne yapabiliriz diye düşünmeye başladım.
Her zaman politik bir görüşüm olmuştur, fakat ne bir mitinge ne de bir protestoya gitmişliğim vardır, ta ki Gezi olaylarına kadar.
“Sen bunu gördün mü?”, “Bak burada da bu olmuş!” birbirimize twitter / facebook ve çeşitli farklı linkler yollayarak olayın aslını öğrenmeye çalışırken, burada master’ını yapan arkadaşım Çağla Çakır – biz neden burada protesto etmiyoruz bu vahşeti? diye bir soru attı ortaya Cuma sabahı. Burada nasıl bir protesto düzenleyebilirdik ki? Toplasan 10-15 kadar Türk tanıyorum koskoca şehirde diye düşünürken, hemen 3 kişi bir facebook grubu açmaya karar verdik, ismi de Gezi / London.
Bundan sonra her şey çok hızlı gelişti. Sabah grubu kurup protesto etkinliğini başlattıktan sonra yarım saatte bir sayfaya geri dönüş yapmaya başladım. Yaklaşık bir saatte üç kişiden üç yüz kişiye çıktı katılımcı sayısı. Üçyüzden üçbine zıpladı akşam beş civarlarında. Tabii ki biz de bu sırada “çok fazla katılımcı oldu, sanırım bir izin almamız gerekiyor” diye düşünürken, gruba katılan arkadaşlardan biri ben daha kafamdaki cümleyi toparlayamadan izin almamız gerektiğini ve kendisinin bunu halledeceğini yazdı. Normalde bu kadar kısa sürede toplanan bir protestoya izin almakla kalmayıp, Hyde Park’tan Türk Konsolosluğuna giden yoldan Türk Büyükelçiliğine yürüme izni de aldı bu arkadaş.
Sorunsuz ve polisin olağanüstü yardım ve destekleri ile üçbin kişi sloganlar eşliğinde Büyükelçiliğe yürüdük, polis ile fotoğraflar çektirdik ve etrafımızdaki yabancılara durumu açıklamaya çalıştık.
Londra’daki Türklerin AKP hükümetine başkaldırısı tamamen organik bir sekilde gelişmiştir. Sanırım Başbakan: “Dış mihraklar” derken, genç / yaşlı / çocuk birçok Türkün tam 5 saat içerisinde sayısı üçten üçbine çıkan, hiçbir dış etmen olmadan bir araya gelebilen kendi vatandaşına kızmış olmalı.
|
|
|
Ziyaretçi Sayısı:1000648
|
|
|
Copyright and "Fair Use" Information
Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır.
Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir.
Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.
Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir. Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır. |