| Bu   makale, Tayvan asıllı Amerikalı film yapımcısı Shu Lea Cheang’in   dijital bilim-kurgu porno filmi “I.K.U.: A Japanese Cyber-porn   Adverture” adlı filmini ve elektronik ağ ile birbirine bağlı seksüel   toplumların geleceğini sorgulamanın yollarını konu eder. I.K.U.,   medyanın abartılmış yeniliğinden ve www’ya eşlik eden garip serbestlik   söylevlerinden ayrılır. Film kısmen Ridley Scott’un “Blade Runner”   (1982) filminden esinlenir. Ticari tanıtımında sıkça belirtildiği   şekilde, cinsiyet değiştirme potansiyeli ve konunun ulusal sınırlardan   bağımsızlığı ile cinselliğin küreselleşmesi üzerine hassas bir düşün   ileri sürer. Pazarlama stratejileri, azınlıktaki seksüel gruplar için   eylemci rol üstlenmek yerine, hizmet satın alan garip küresel özne veya   konular kurgular. Online chat odalarının girişimcileri veya sibernetik   tasarımcılar tarafından tanımlanan seksüel taciz/suçlarına jest   yapmaktan ziyade, Cheang’in nadideliği, yıkıcı erotizm aleminde japon   pornografisi kılığına girmiş olmasından kaynaklanır. Cheang’in   japon pornografisi, küresel boyutta yaygınlaşmış erotizm ve   siber-seksüel metalaşma üzerine bir beyan öne sürer. Küresel sanal aleme   eklemlenen Arjun Appudurai’nin toplumsal alışkanlıklar kavramının   benzeri, I.K.U. da seks alışkanlıklarını ve pornografi tüketimini,   sembolik olarak milletler üstü kültürel boyuta yerleştirir. Porno üretim   ve tüketim analizinin çerçevesi; ulus-eyalet sınırlarından kültürel   aitlik sınırlarının tartışıldığı ve bulanıklaştığı kültürler arasına,   melez tercümelerin yapıldığı, (yanlış) anlaşılmaların oluştuğu,   anlamların biçimlendiği veya bozulduğu, ulusal geçmişin olduğu,   olmadığı, unutulduğu veya mezarından çıkarıldığı bölgeler arasına   yayılır. Bu makale; kültürel melezliği akılda tutarak, Japon pornografik   kültürünün Cheang’e etkisini araştırmayı amaç edinmez, Cheang’in   işlerinin Japonya üzerindeki tepkilerini de ölçmez. Bu yazı; feminist   söylevlere, pornografiye ve küresel kavramlara referansla, Cheang’in   Japon pornografisini yeniden tasvir edişine yoğunlaşır. I.K.U.,   etten vücutlara kolayca yerleştirilen veri bankalarından edinilmiş   seksüel istek ve emellerle bilgisayar çiplerinin programlandığı bir   duygular imparatorluğu kurar. Bu imparatorluğun vatandaşları, bir   android veya “coder”ın katılımıyla gerçekleşen şehevi erotik bir olayı   satın alırlar. Bu coderler; sexsüel isteğin psikoanalitik açıklamasına   sahip, ihtiyaç karşılamak amaçlı istek objeleri pek değiller, Blade   Runner filminin teknolojik olarak gelişmiş “zevk işçileri” Pris ve Zhora   karakterleri gibi de değiller, daha basitler ve erotik olayın   gerçekleşmesini kolaylaştıran varlıklar.  I.K.U.,   Japon porno geleneklerinden daha az esinlenmiş, bunlara riayet etmeyen   bölümler de gösterir. Bu bağlamda I.K.U., tuhaf online toplumların,   giderek daha çok kısıtlayan ve bazı durumlarda hasarlara sebep olan   sansür mercilerinin ve mevcut uluslararası kurumların politik ve ahlaki   ekonomisinin bir alegorisi olarak da görülebilir. Bu yazı, teftişin   politik mekanizmalarını sorgulamak ve bunlara dikkat çekmek için,   Cheang’in filminin nasıl bir model ortaya koyduğunu tayin etmeye   çalışır. Bu makale, Cheang’in yeni medya   kültürünün etkilerini bozuşunu da inceler. Özellikle olağandışı   oluşundan, taşlamalı içeriğinden ve aşırı tekno tarzından dolayı bu   Japon filmi; film festivallerindeki gösterimleri, video ve DVD kayıtları   ve internet üzerinden dağıtılması sayesinde, küresel yeraltının bir   parçası olmaya yönlendirilmiştir. Bu yazı; I.K.U.’nun yerleşik inanç ve   geleneklere karşı çıkan vizyonunun, sansür mevzuatındaki yeni   gelişmelere karşılık verdiğini gösterir. Ayrıca   I.K.U.’nun eşcinsellik vizyonu; kuşatılmış ve sürekli daha da sağlam   kuşatılan bir varlık olarak, toplumların yitişine odaklanır. Ortak   fantazisi film içinde “dijital penis” şeklinde taşlamalı olarak   somutlaştırılan ataerkil düzenin, tekrar meydana çıkışından bahseder. Bu   penis odaklı senaryo; hard-core (açık saçık) pornografi türünün   ataerkil önermelerine eleştirisel müdahele olmakla beraber, tam bir   hard-core pornografidir. Bu yazı; post-internet kültürü ve cinsellik   üzerine bir düşsel ifade olan Cheang’in dijital hard-core pornosunu   analiz ederken, Cheang’in birbiriyle pornografi değiş tokuşu yapan,   internet pornografisindeki sansür savaşlarının havasına adapte olan   “eşcinsel”, “eşcinsel Asyalı” ve “Asyalı azınlık” toplumların hikayesi   üzerine de düşünecektir. I. Ortak Mantıkla Hareket Eden Aktivist|  |  |  |  |  |  |  Buy One Get One: 1997 yapımı, Collection NTT/ICC Tokyo için yapılmış bir internet çalışması
 
  | 
  
  
 Cheang   dijital sermayenin bir oyuncusudur. Tam bir “dijital gezenti” olup, New   York’taki Guggenheim müzesi veya Tokyo’daki NTT-Inter Communication   Center (ICC) gibi kuruluşlara ait sunucular üzerinde, siber-işgalcili   olarak web-sanat yapar. Tayvan doğumlu, yüksek teknolojinin   başkentlerinde işleriyle izleyiciyi bir araya getiren ve siber dünyalar   yaratan Cheang, yeni teknolojik keşif sahalarının kovboy ve   kızılderilileri ile bir tutulur. Gina Marchetti, “Bir Asyalı kadın   olarak, dünyanın ilk beyaz adamları tarafından geleneksel olarak   tanımlanmış bir kültürün sınırlarında o, gerçek yerliyi temsil eder. O,   dijital köleliğin ortasında bir medenileşme gücü olarak her zaman kabul   görmeyeceği bir dünyayı anayurdu olarak seçti.” der. Cheang’in NTT- ICC   adına yaptığı bir video/web işi olan “Buy One Get One” (1997) için   yapılan uzun yolculukta Cheang’e yol arkadaşı olan yazar Lawrence Chua,   bu ülkeler arası serseri seyahati şöyle anlatır: “Biz bir şehirden   öbürüne zıpladıkça, evsiz barksız oluşun özellklerini de kaydettik. New   York caddelerinde evsiz oluşla, Shangay’a girişten reddedildikten sonra   Taywan Havayolları’nın Bangok’a geri dönüş uçuşunda evsiz barksız oluş   arasında farklar vardı. Tekno-kırsala doğru, ticaretin bilindik rotasını   takip ettik. Evimiz dairesel bir hareket oldu, dönek yerküre çevresinde   zorlu bir tur yaptık. Yaptığımız şey, sıradışı bir geziydi.” Küresel   sermaye akımlarının girişimcileri sayesinde, yerinden yurdundan   koparılmış biçimde iş yapmak için; cep telefonları, diz üstü   bilgisayarlar gibi teknolojinin başlıcaları ile kuşanmak, önceden   ayarlanmış uçuş biletleri, otel rezervasyonları, bugünün sanatçıları   için standart uygulamalardır. “Buy One Get One” projesinde Cheang ve   Chua; kültürel baskıları, kararsız küresel sermaye akımlarının   tepkilerini kaydettiler ve dotcom (.com) firmalarının küresel   müşteri/internet gezgini arayışları için yakın zamanda makul olabilecek   alan, hız ve eğilim konularını belirlediler.
 İzleyiciler, “Buy   One Get One”ın web sitesinin tam ortasındaki meme başına tıklayarak   Cheng’in web tasarımını seyretmeye başlarlar ve onun güzergahı   üzerindeki Seul, Şangay, Bangok, Harare, Beyrut ve Johannesburg   şehirlerinden geçerler. “Buy One Get One”, dijital gezginlerin şüpheli   suçlar işlemesi üzerinedir.
 Cheang’in çalışmaları   genellikle; ırk, cins ve cinsiyetin yıkımı üzerine kültürel konuşma   sanatı yapmaya dayanır. 1993 yılında yaptığı dijital video işi, “Those   Fluttering Objects of Desire”da, izleyiciler kitle iletişim araçları   yoluyla etnik kimliklerin ve önyargıların değişimini sorgulama fırsatını   bulur. Bu çalışma, Times Square peepshow’a ve sesi olağan dışı   gösterilere davet eden seks telefon hatlarına dayanır.  İzleyiciler   röntgenciliğin mekanizmalarına uyum sağlarken, farklı sanat ortamlarıyla   tanışıp, ırklar arası eğilimler/arzular konusunda sanatçı itiraflarıyla   karşılaşırlar. Cheang’in daha yeni bir web   çalışması olan “Brandon” (1998-1999), Nebraska’da yaşamış olan   hiperaktif  Brandon üstüne kuruludur. Brandon; kadın olarak doğmuş ancak   erkek gibi hissettiği için erkek olarak yaşamını sürdürmüştür. Erkek   olarak yaşayıp giderken, kadın anatomisine sahip olduğunun   anlaşılmasından sonra, 1993 yılında, tecavüze uğrayarak öldürülmüştür.   Bu çalışma, izleyicilere cinsiyet değişimine dayalı bir fantazi dünyası   sunar. Kimberly SaRee Tomes, Cheang ile yaptığı söyleşide Cheang’in   yeraltı bölgeleri inşa etmek için sürekli olarak web’i kullandığını   belirtir ve “Cheang; içinde yeni ilişkiler ve topluluklar yaratacağı   alternatif alanlar geliştirir, mevcut dilleri bu alanları   geliştirebileceği biçimlere sokacak şekilde mutasyona uğratmak için de   teknolojinin dilini deşifre eder.” der. Cheang’in çalışmaları; sanatsal   işbirliğinin ve de kurumsal ve ulusal sansür tarafından giderek daha çok   yönetilen günümüzün özelleştirilmiş yeni medya alanlarındaki garip   sosyalleşmenin deneysel modelleridir.   I.K.U.   filmi, direk olarak lezbiyen veya gay izleyicilere yöneltilmemiştir.   Cheang bu işi ile, heteroseksüel ve eşcinsellerden oluşan karışık bir   izleyici kitlesi için izleme memnuniyetini ve keyfini yeniden tanımlar.   Küçük bütçeli bir bilim-kurgu porno filmi olan I.K.U., sadece  bağımsız   film festivallerinde gösterilmiştir. Ancak, internet üzerinden   çoğaltılması, yayılması ve içeriğinde değişikler yapılabilmesi teşvik   edilmektedir. I.K.U.’nun promosyon web sitesinde belirtildiği üzere: “Bu   film, internetten indirilmeye ve esas niteliği üzerinde küçük   değişiklikler yapılarak yüzlerce farklı biçimlerinin yaratılmasına   elektronik olarak hazırdır.” Fakat Marchetti; Cheang’in yeni medya   hakkındaki düşünceleri ile interneti sanatının ve eyleminin dağıtıcısı   olarak seçmesinin ciddi şekilde çelişkili olduğunu belirtir. Sanatçılar   ile kurumsal aktivistler arasındaki mücadele, Cheang’in ilk uzun   metrajlı filmi “Fresh Kill”in ana konusudur. Cheang’in bu işi;   kışkırtıcılık ve eylemcilik adına yeni sanal alanlar tasvir eder. Bu   çalışma; heteroseksüel ve eşcinsel topluluklar için hoşgörü ve seksüel   aleniyet adına yeni ortam oluşturma kapatesine sahip yeni medya   teknolojilerinin çelişkili doğası hakkında güçlü bir farkındalık   sergiler.     I.K.U. izleyicileri, internet   kültürü tarafından aşırı olarak cinselleştirilen tuhaf objeler olarak   görür. I.K.U.’nun sinematografisi; aşırı erotik hayal gücü ve fetişzm   karışımı sahneler içeren, Japon ticari porno çizgi filmi “hentai”den ve   pornografinin marjinal feminist akımlarından eşit olarak etkilenmiştir.   Her ikisi de farklı bir genç ve yetişkin kitleye hitap etse de, internet   üzerinde bereketli ve melez bir varoluşa sahiptir. Örneğin; herhangi   bir hentai porno sitesinin önizleme turu, “The Naked Earth” bilim-kurgu   hikayesinin, acımasız savaşta yaratıklarla dövüşmüş olan Amazon (kadın   savaşçı) androidlerinin bir kültünü gösteren kısa tanıtımını gösterir.   Burada, bazı kadınlar yaratıklar tarafından boğazları sıkılarak veya   tecavüz edilerek öldürüldükten sonra cesetlerin kalçalarının arasından   kan geldiğini görürüz. Amazonlardan biri komutana ölmek istediğini   söylediğinde, komutan ona “Kaçmak bir seçenek değildir, çocuğum” derken,   porno sitesine üyelik bilgilerinin girişi için sayfa aşağıya doğru   kayar. Sayfanın sol üst köşesinde, yumuşak ve uzamış penisi ritmik   olarak emen “dickgirl”ü (penisli kız) gösteren bir reklam penceresi   vardır. Dickgirl; yaratığa yumuşak, gülünç, çocuksu-dişil karşılıktır.   O; olağanüstü tasarlanmış, yumuşak genital organını röntgenci   izleyiciler için mutlu mutlu emer. Dickgirl, kadın ve erkek izleyici   kitlesine yönelik japon hentaisi için ortak bir figür olmasına rağmen,   kadın topluluklarının cinsiyet değiştiren kadın vücudunun   yapılanmasındaki arayışları için de popüler bir karakter olarak   görülebilir.|  |  |  |  |  |  |  Naked Earth’ün kısa tanıtım filminden bir görüntü.
 
  | 
  
  
 Dijital   sanatçılar, popüler yıldızları eşcinselleştirmenin ve toplumsal   cinsiyetin çapraz kültürel kavramlarını ortaya çıkarmanın farklı   yollarını göstermişlerdir. Örneğin; Mamoru Oshii’nin 1996 yapımı Japon   çizgi filmi “Ghost in the Shell”in android kadın ana karakteri olan   Kusanagi’nin hayaleti, kendisinin gerçek anlar yaşamasını sağlayan küçük   insani bir unsur taşır. Onun düşmanı olan Puppet Master ise;   internetteki bilgi denizinde doğmuş, ikincil önem taşıyan, hayaleti   olmayan üzgün bir kukladır. Puppet Master, sarışın Barbie bebeğin çıplak   vücuduna benzer bir kılığa girmiştir ve çok yönlü bir döl yaratabilmek   için asıl kahramanla birleşmeye çabalar. Puppet Master, kadın kadına   birleme mücadelesinde, ana karakterin hayaletini öldürmeye kalkışır   fakat; hayalet, Kusanagi’nin dostu Bateau tarafından bir genç kız   vücuduna dönüştürülerek kurtarılır. Kusanagi, bu gizemli genç kadın   biçimindeki hayaletini kabullenmeye çalışır ve eşcinsel Puppet Master   ile yaptığı mücadele ile değişime uğrar ve etkilenir.  Japonya   hayli verimli bir animasyon endüstrisine sahiptir ve eşcinsel,   heteroseksüel, kadın ve erkek için yeni porno kodlar keşfeden yeni kuşak   ticari sanatçılara ev sahipliği yapar. I.K.U. Japon ve ululararası   içerikle bu kodlara örnek teşkil eder ve  bu kodları altüst eder.   I.K.U., eşcinselleştirilmiş porno karakterlerin sahnesel sunumuyla   başlar. Japon televizyonunun erotik aktristi Tokitoh Ayumu tarafından   canlandırılan ana karakter Reiko No 1, tenha bir asansörde, sihayi aktör   ve cinsiyet değiştirmiş idol olan Zachery Nataf tarafından   canlandırılan Dizzy ile karşılaşır. Dizzy, Reiko’nun kasıkları ve   göğüsleri üzerine elleriyle küçük vuruşlar yapar ve Reiko da Dizzy’nin   penisine dokunmak için yalvarır. Dizzy, Reiko’nun bakışlarını kendi   genital organından başka yöne çevirir ve onu daha ateşli bir seksüel   aleme gönderir. Burası; soyunan dansçıların, köle ve sahiplerin, erotik   zennelerin, utanmaz okullu gençkızların, yumuşak seks oyuncaklarını yiyen kızların, masturbasyon tekniklerini öğreten kadın öğreticilerin dünyasıdır.
 Filmin   kapanış sahnesinde Reiko No 1, gene Dizzy’le asansöre kapanır ve onunla   tekrar seks yapmak ister. Bu sefer kararlı bir şekilde Dizzy’nin   penisine dokunur ve onun operasyonla erkek olduğunu anlar. Reiko’nun bu   alışılmadık penisi kabul edişini; onun Dizzy’nin genital organını ve   üzerindeki kılları şehvetle yalayışından anlarız. Normalde Japon   pornografisinde sansürlenecek olan bu sahne önemlidir, çünkü;   izleyiciler ana karakterlerin birleşmesiyle ve seksüel uyumun   sınırsızılığla karşı karşıya geldikçe kafalarını karıştıran anlar   yaşarlar.  I.K.U. izleyiciyi filmin estetiğine   daldırarak eşcinselliğin yeni kavramlarını öne sürer. I.K.U. vücutları,   estetik bir hareketlilik, açı ve sahne içinde gösterir. Sürekli değişen   kamera açıları, katmanlara ayrılmış görüntüler; bunların hepsi, bedeni   izletmenin yeni biçimini yaratmak için ince ince düşünülüp   tasarlanmıştır. İzleyicler, hiper-erotik filmin hareketli platformlarına   ve hareketli seksüel sahnelerine adape olmaya çalışırken, bu   dinamizmden başları dönüp mide bulantısı hissederler. I.K.U., hareket   dinamizmini gerçeğin bir formundan diğer formuna sokar: sürekli değişen   kaleydoskopik seksüel numaralardan fantazi animasyonlara, bilim-kurgu   grafiklerden –dijital genital bölgelerin yakın çekimi gibi- klasik porno   uygulamalarına gibi. Hareketliliğin kendisi eşcinsel görüntünün   belirliyici özelliği olur. Gilles Deleuze, bu tür görüntüleri şu şekilde   açıklar: “Hareketin gerçeğin bir boyutundan diğerine çıktığı veya   indiği yerde, görüntü bu dinamik değişimin merkezindedir.” I.K.U.,   pornografik bedenleri teknolojiler arası gösterir, hız, hareket ve   siberdünyaya arzunun katalizörleri olarak yaklaşır.   Çoklu-şekillendirilmiş vücutlar ve vücut parçaları bilgisayar   yazılımları ve edit teknikleri ile boyanmış, birleştirilmiş ve filme   alınmıştır. Hareketli asansörler içinde şahıslar, tünellerden ve vajina   kanallarından vızır vızır geçen hızlı otomobiller, esaret ritüelleri   için gereken hareketli kabinler, uçup duran ve şahıslara yapışan oyuncak   bebekler görürüz. Hareket; pornografik tarzın ve seksüel yönelimin   muhtelif biçimlerini görmeyi arzu eden izleyici için eşcinsel   görüntüleri birbiri ardına sıralar. I.K.U., şakacı   bir biçimde Batının hard-core (açık saçık) pornografisinden de alıntı   yapar. Ancak, hareket estetiği; hard-core pornografinin maksimum görüş   özelliğini bozar. Linda Williams maksimum görüşü “... izleyenin bakışı   üzerinden vücudun kısımlarını ve orgazmı yakın görüntülemek,  penisin   dışarıya boşalması gibi türlü seksüel numaralarını görüntülemek”   şeklinde tanımlar. Williams, “Hard Core: Power, Pleasure and the Frenzy   of the Visible” adlı kitabında; hard-core pornografinin boşalan penisi,   hazzın kanıtı olarak kadın hazzının gizemli alemindeki arayışın yanına   koyar. Kadının hazzı, dışa vurulmak yerine akla getirilir ve vücudun   içindeki iç gıcıklayıcı, baştan çıkarıcı ve kontrol dışı bir hal olarak   betimlenir. Erkeğin hazzı; dışa vurulmuş ve harici kanıtlarla   betimlenirken, kadının hazzı bu görünen çılgınlığın yanında kurgulanır.   Williams şöyle der: “Bazı sınırlar dahilinde, ereksiyonu ve boşalmayı   göstererek erkek hazzını anlatmak; yani bu maksimum görüş, paralelinde   kadının hazzını da kanıtlar” der. Bu yazı da belirtildiği gibi I.K.U.,   melezleştirilmiş hayal gücünün ve kültürler arası porno olgusunun yeni   bir örneğidir. II. Estetiğin Sınırları ve Dijital DağıtımI.K.U.’nun   içeriği ve estetik anlayışı, Asyalı ve Batılı kültürlerde, azınlıktaki   topluluklarda farklı tepkilere yol açar. 2000 yılının temmuz ayında,   Asian-American International Festival’de I.K.U.’nun gösterimi sırasında   dağıttığım ankete cevap veren bir Asyalı-Amerikan, I.K.U.’yu izlemiş ve   konuyu Japonya ile ilişkilendirerek ululararası cinsellik konusunda   şöyle demişti: “Bana göre bu film sınırlar ötesi, toplumsal cinsiyeti,   ırksal ve uluslararası sınırları bulanıklaştırıyor. Film aynı zamanda   teknolojiyle ve teknolojinin kimliğimizi nasıl şekillendirdiği,   tanımladığı ve asıl önemlisi serbest bıraktığı ile de ilgili. Film,   bastırılmış enerji ve kaosa ait popüler kültür yayımların bir parçası ve   bu bağlamda altüst edici özellikte. Benzeri animasyon örneklerinden çok   daha fazlası.”
 I.K.U., efsanevi bir coğrafyanın   ürünü, Japonya’da yapılmış ve Japon pornografisinden etkilenmiştir,   fakat uluslararası kültürel çevrede gösterilmiştir.|  |  |  |  |  |  |  Shu Lea Cheang’in filmi I.K.U.’dan bir görüntü: Tokyo Rose
 
  | 
  
  
 Cheang’in   bu filmi; Japon porno kavramını kültürün coğrafik bir hazinesi olarak   sorgulayan görsel antropolji ve kültürel çalışmalardaki son trendlerle   aynı düzeydedir. Film; Japon pornosunu, farklı kültürel durumların   çakıştığı ve dönüşüme uğradığı bölgelerin ağı olarak yeniden   biçimlendirir. Arjun Appundurai, kültürleri, kuralsızca şekillendirilmiş   metaforlar açısıdan gördüğümüzü öne sürer. Bu metaforlar, bölgesel /   ulusal olduğu kadar melez fantazilere de dayanır. Cinsel fantaziler;   tarihçeye göre konumlandırılmış konular ve teknolojiler tarafından   ayarlanıp değiştirilir, günün iletişim olanakları ile uygulanır ve   paylaşılır. Marchetti; Cheang’in yaptığı işlerin yıllardır “eşcinsel   konu ve alanlara” dayandığını, bunların da seksüel yönelim ve toplumsal   cinsiyet konularında yeni perspektiflere olanak tanıyan alanlar olduğunu   öne sürer. Eşcinsel alan; gay/lezbiyen/biseksüel/transseksüel insan ve   vatandaşlık haklarını başlatan, kimlik eleştirisinin daha geniş   alanlarına geçen, ataerkilliği, heteroseksi ve geleneksel cinsiyet   kavramının gaddarlığını sorgulayan ağlara imkan verir. Eşcinsel alan;   cinsiyet ve toplumsal cinsiyet konularında yeni kavramlar geliştirir.   Cheang’in işleri ve porno filmi, Appudurai’nin coğrafya kavramını   örnekler. Bu kavrama göre; eşcinsel alanlar, gelip geçici eşcinsel   topluluklar üstünde anlamlandırılan mücadele bölgelerinden ibarettir.  “Eşcinsel   alan”ın kavramsal çatısı, Deleuzian’ın “azınlıklar” kavramını   genişletilerek kurulabilir: özel mahallere, topluluklara, toplumlara ve   uluslara girip çıkmakta ve iletişimde zorlanan özneler. John Rajchman,   Deleuzian’ın azınlıklarını, yer ve zaman parametrelerinde “bilinmeyen”   ve “başka”yı ortaya koyan tanımsız öznellikler olarak açıklar. “Azınlık   daima, insanın gideceği her hangi bir yerdedir. Bizim azınlığımız, henüz   olamadığımız ‘gelecek insanıdır’. Bizler, modern siyasal düşüncenin   dediği insandan çok daha farklı anlamda insanlarız. Azınlık bir   insandır, tümüyle tanımlanmamış, tarif ve tespit edilmemiş bir insan.”   I.K.U.’daki koderler, belli bir geleceği olmayan, onlara azınlık   diyebileceğimiz geçmişi de olmayan insanlardır ve devir (döngü,   olayların tekrarlayışı), “oluşun” anları olarak formüle edilir. Oluş;   Gilles Deleuze ve Fzlix Guattari tarafından tanımlanan şekilde, yer ve   zamanın yeni anlamlarını akla getirir: “Oluş, geçmiş ve gelecek   üzerinden kavramsallaştırılamaz. Devirsel-oluş; devirin geçmiş ve   gelecek sorgularından farklı bir yerdedir; ikisinin arasında geçer.   Rajchman, “bu tür devirsel güçler, geçmiş anların canlandırmasından   ziyade teşhis edilirler” der. Bunlar, mistik olmaktan çok, pragmatiktir.  I.K.U., aynı tür öznelerden oluşmuş   topluluklardan ziyade, arzu katalizörlerinin bilinçli bir şekilde içine   işlediği porno izleyicisini arar bulur. Bir söyleşide Cheang, yayılmanın   intenet kültürünün direk bir sonucu olduğunu söyler ve şöyle der   “İnsanların internet üzerinden görüntüleri indirdirmeleri sayesinde   internet, porno endüstrisinin en ilginç sahasıdır. Görüntüyü azıcık   abarttığınızda, birine orgazmı sağlayan şey nedir? Geleneksel olarak bu,   Penthouse dergisinin orta sayfasıdır. Orta sayfada genital bölge olur,   insanlar buna dokunurlar ve masturbasyon yaparlar. İşte bunların hepsi   resimdeki görüntüden gelir. Bu geleneksel bir yoldur. Şimdi hali   hazırda, çeşit çeşit bilgisayar sürümü, her an bakabileceğiniz porno   var.” Siberseks, orta sayfayı yok etmiştir ve   izleyicinin, arzunun çoklu ve dönüştürülmüş biçimleriyle karşı karşıya   kalmasını sağlayarak, izleyiciye “eşcinselleştirilmiş” duygusunu verir.  Kuramcılar;   internetin uluslararasında eşcinselliğin değişimini nasıl sağladığını,   küresel ağ desteğinin dünyanın pek çok yerindeki gay, lezbiyen ve   cinsiyet değiştirmiş toplulukları nasıl değiştirdiğini belgelediler.   Mark Mc Lelland’ın kitabındaki “Out and About on Japan’s gay Net”   bölümü; internet üzerinden iletişimin, Batılı gay kimliklerinin   gelişiminden çok daha farklı olan, özel Japon homoseksüel türleri   yarattığını gösterir. Japon gay erkekler; Batı gay kültüründe karşılığı   olmayan biçimde, seksüel oyunlar geliştirmek için, alenen internet   iletişimini kullanırlar. İnternet farklı kültürlerde de seksüel   iletişimi sağlamasına karşın, Japon gay erkekler, özel ve önemli   durumlara karşılık vermek amacıyla da interneti kullanırlar. Mc Lelland,   evlilik ilişkisi içindeki erkeğin üretken rolüne müdahelede   bulunmadıkları sürece, Japon toplumunun homoseksüellere ve onlara ait   Japonya’daki oyun bölgelerine karşı çok toleranslı olduğunu belirtir.   Japon gay erkeklerinin seksüel bazda organize olmaları, sosyal ve   siyasal hakları, batılı gay/lezbiyen organizasyonlarıyla temasta   bulunmalarıyla sağlanabilir. Ancak bu tür temasın otomatik olarak,   Japonya’daki diğer etnik ve cinsiyet topluluklarına faydası dokunmaz.   Kadınların chat ve bilgi değiş tokuşu yapması için toplantı yerleri,   gerçek veya sanal ayartmalar/baştan çıkartmalar için buluşma noktaları   yaratan, “Ruby in the Skye With Sitrine” gibi web sitelerinin gelişmekte   olmasına rağmen, Japon kadın ve lezbiyen toplulukları, halka açık   cinsellik sitelerine erişimde eşit haklara sahip değillerdir. Japon   kadınlarının küresel seksüel topluluklara iştiraki; ağ bağlantılı   eşcinsel tüketicinin rolüne uyum sağlayabilmeleriyle ve hem bölgesel hem   de toplulukçu kaygılarla internet sitelerine katılım   gösterebilmeleriyle olabilir.  70’lerden beri   Japonya; kadın yapımcıların, kadın okuyucu marketine mahsus seksüel   karakterler kurguladığı müstehcen kadın dergileri (manga) işini belirgin   bir şekilde ilerletti ve gelenek haline getirdi. Bu, daha sonra   internete tecelli eden bir kültürel yapı içinde Japon kadınların   eğitilmesini sağladı. Bilgisayarın aracı olduğu iletişim ve WWW   sayesinde  erotik ürünlerle kurulan online ilişki; kadınlar için sadece   manganın kültürel formuyla sınırlı kalmayan bir okuma kültürünün   gelişmesi olasılığını arttırdı. Bu olasılık; erotik manganın; içinde   chat odalarını, mail listelerini, sağlık bilgisi veya eğitim   kaynaklarını barındırabilen elektronik forumlarla kesiştiği yerlerde   köklü olarak ortaya çıkar. Değişen ekonomide genç kimlik oluşturma   çabalarını genişletmeye çalışan manga kültürün son dışa vurumlarından   biri, World KiSS projesinde görülebilir. Bu proje; hem Japonya’daki hem   de uluslararasındaki erotik bebek yaratıcılarını, seksi bebeklerin   dönüştürülmüş versiyonları yoluyla ticari ürün biçimlerinin yaşamını   keşfetmeye cezbetti. Anne Marie Schleiner’in belirttiği gibi “KiSS   sanatçıların uyguladığı yaratıcılık yöntemi; kültürel örnek alma,   yontma, benimseme ve mal etmenin bir formudur, yeni yapılanmaların   ortaya çıktığı bir oyun biçimidir.” Schleiner; World KiSS’in   uluslararası izleyicisinin, seksüel normlardan sapmış fantazilere açık   ve etkileşimli bir karşı kültür yarattığını belirtir. “Bir striptiz   bebek oyuncusu olarak; World KiSS, kullanıcılarını önceden paketlenmiş   seksilikle beslemek yerine, onların kendi erotik fantazilerini bir   karışımın içine koymalarını sağlar. World KiSS projesi; eşcinsel,   lezbiyen, hetero, fetiş, Japon esaret fetişi, anime acı ve diğer   fantazilerin yayılmasına ve paylaşılmasına izin veren seksi etkileşimli   bebekle nasıl oynandığını gösteren küresel işbirlikçi bir deneydir” der.   World KiSS projesi; küresel internet ekonomisinin porno eylemini teşvik   ettiğini ve güçlendirdiğini kabul eder. III. Falik Feminizm Fantazisi ve SansürDaha   önce bu yazıda ileri sürüldüğü üzere, Cheang’in kaygılı ticari   pornografi yapma çabası I.K.U’nun eşcinsel estetiğinde görülür. Film,   porno üretiminin küresel bir şehri olan Tokyo’da çekilmiştir. Cheang bu   filminde, çıplak görüntüleriyle ve orgazma yaklaşırken ki seksüel haz   döngüleriyle izleyiciyi cezbeden Japon aktiristlere rol verir. Porno   sinemasının bilindik kodları, filmin anlatımı boyunca çeşitli dijital   animasyon görüntüleriyle bölünür. Bunlardan en önemlisi, dijital penisin   vücudun içine işleyiş sahnesidir. Normalde, vücut içine giriş sahneleri   Japon pornosu genelinde sansürlenir. Bu empoze sınır; film   yapımcılarının, genital üzerine fetişize edilmiş bir düzenlemeyle sansür   anının yerine geçen yeni porno kodlar kurgulamasını teşvik etmiştir.   Erotik aşk sahnelerinin açıkça gösterilmeyip, filmin anlatımına sokulmuş   spontane başlayan şarkı ve müzik rutinleriyle ima edildiği Bombay   sineması, bu uygulamayla ilintili olarak akla gelebilir. Cheang,   I.K.U.’da kadın ve erkek organlarının temsilini yeniden kurgulamak   amacıyla, Japon kodlarını 3 boyutlu dijital efektlerle birlikte   kullanmıştır.
|  |  |  |  |  |  |  Shu Lea Cheang’in filmi I.K.U.’dan bir görüntü: Tokyo Rose
 
  | 
  
  
 Dikkate   değer “dijital penis” sahneleri; ABD, Japonya ve başka yerlerdeki   paranoyak internet sahnesi sansürü konusuna eleştiri yapar. İnternet   üzerinden çocuk pornografisiyle kısmen tartışmalar patlak vermiş, yeni   muhafazakar sansür mevzuatı da; online sistemin idaresinin sorumluluğunu   online internet hizmet sağlayıcılarının (ISP) ellerine bırakmıştır.   Katılımcıları genellikle reşit olmayanları seksüel aktivite içinde   gösteren tasvirleri yayan ve paylaşan online seksüel toplulukların   engellemesindeki artış, bunun bir etkisidir. Özellikle ABD’daki Egroups,   Visto, Yahoo ve Excite gibi ticari portallar, işeyen erkek çocuğu   resimleri gibi müstehcenliğin yayılıp paylaşıldığı gay toplulukların   yasal yetişkin web sitelerini engellemiştir. Kurumsal portallar,   internet sitelerine ücretsiz olarak sunuculuk hizmeti verdiği sürece,   kendi hizmet sözleşme şartlarını koymakta özgür olacaklardır. Örneğin   Visto.com’un şartnamesi şöyle der: “Visto Corp’un yararına olduğuna   hükmettiğimizde, özel sebebini tebliğ etmeden, takdir yetkimizle,   herhangi bir üyeleği sonlandırılma hakkımızı koruruz.” Yetişkin siteleri   üzerindeki kurumsal kontrolün, bu kurumların yaptığı sosyal ve   eğitimsel fonksiyonlara gerçekten zarar verdiğini belirtmek burada   önemldir. Sansürlenmiş sitelerden bazılarının moderatörleri; cinselliğin   genel tabu konusu olan, çocuklar ve yetişkinler arasındaki çıplaklık   hakkında derin tartışmalar sürdürmüşlerdir. Gay ve lezbiyen ağlarda   çıplak küçüklerin tasviri ABD’de ahlak dışı hareketin sebebi iken, Japon   gerçek ve animasyon pornografisi gibi başka kültürde, bu tür tasvirler   hoş karşılanabilmektedir. Mark Mc Lelland, erotik online Japon mangası   hakkındaki yazısında şöyşe der “İşemeyle ilgili müstehcen referanslar   batılı izleyiciye yakışıksız ve tiksindirici gelebilir, ama gerçekte   bunlar Japon medyasında yaygındırlar.” Saki’s Room adlı web sitesini ve   buradaki işeme ve masturbasyon temalı animasyonları tartışırken “Erkek   çocuklar arasındaki karşılıklı etkileşimi gösteren sahneler, batılı   izleyiciler için en rahatsız edici olanlardı.” der. İntenetin   sapkın cinselliği alevlendireceği korkusu; yasa koyucuların ve   kurumların elektronik bilgiyi kontrol etme müdahelerinde karmakarışık   ilkeler koymalarına sebep olmaktadır. Electronic Frontier Foundation’dan   (EFF) John Perry Barlow “Censorhip 2000” isimli makalede internet   sansürüne bakışını söyle ifade eder: “Bugün tüm dünyada, geleneksel   bilgiyi kontrol etme potansiyeline karşı internetin tehdit oluşturduğu   fikri uyandı.” Devletler, kurumlar, dinler, birleşmiş-milletler gibi   görünen dağınık birlik ve özel kişiler, kültürel gruplar, bilgi   dağıtıcılar, bilgi sahipleri, hepsi, internet ilitişimini ve cinselliği   kapsayan etik değerlerin inşasına iştirak etmekte. Barlow, ani ve   küresel bir sanal sansür salgını olduğuna inanmakta. Barlow; İsviçre,   Fransa ve İngiltere gibi birleşmiş milletlerin ve G8 gibi uluslararası   organların, telekomyunikasyon taşıyıcılarını ve internet servis   sağlayıcılarını “intetnet polisi” haline getirmeye vahim bir şekilde   çabaladığını ve böylece, şirketlerden müşterilerini otoriteler   tarafından yasaklanan sitelere girişlerini engellemelerinin   istenebileceğini söyler. Barlow ayrıca, uluslararası sansür kültürünün,   hoşgörüsüzlük eğilimi yaratarak, marjinal gruplar üzerinde siyasal   baskılar oluşturacağına da inanır. “Daha dar bir çevrede, gayleri,   kadınları, kafirleri, vatan hainlerini ve ortalık karıştırıcıları   susturmak siyasal olarak yaygındır” der. Böyle bir küresel sanal sansür   salgınının, sansür alanına giren ve görüşleri kurumsal çıkarlar   tarafından desteklenmeyen pornocuların işlerini kolaylıkla hedef   alacağını hayal etmek güç olmaz. World KiSS   projesinin artistleri gibi, Cheang de, “vajina matrikstir” siberfeminist   mesajını yayarak veya marjinal alt yapıya sahip izleyiciler küresel bir   pornoya iştirak edebilirler diyerek, izleyicileri alternatif erotik   porno türetmeye cesaretlendirir. Cheang, Japon pornosunda kadının   temsili ile bu noktanın üstünde önemle durur. “Japon filminde ve   pornosunda kadının pek çok istismarı var. Şöyle bir zorlama var: Seks   yapmak için kadını zorlamak gerekir. Bunu hiç anlamadım ve bunun   karşısında olmaya çalışıyorum. I.K.U.’da kadın aktiftir ve bu belli bir   amaç içindir.” Filmde, koder rolünde kadın ajanlar bulunur ve  onların   dijital genital sıvılara erişimi vurgulanır.  Japon   popüler kültürünü kavramsal içerik olarak kullandığı “Permitted and   Prohibited Desires” adlı kitabında Anne Allison, “mangadaki kadın   vücütları erkekler için yumuşak, doğal ve sadedir. Erotika ve göz, erkek   vücuduna benzer sayborgda bulunan keskin kenarlardan her zaman rahatsız   olur” der. Japon mangaların çoğunda, erkeklerin ve hayvanların kadına   hücum eden “keskin”, vahşi ve hayvani figürler halinde gösterilmesi   gözlemine dayanarak Allison, Japon popüler kültürünün ciddi cinsiyet   farklılıkları inşa ettiğini ileri sürer: “Cinsiyet, iki tür kimlik   arasındaki bir fark olarak yapılandırılır. Ontolojik olarak; biri   atılgan ve narsistik. Diğeri makinevari, dengeli, istikrarlı ve   kesintisiz. Seks ise; aksiyon ve diğerini yıkıp, parçalama, zorlama ve   sonrasında ondan kaçıp kurtulma ilişkisi” der. Allison batılı “fallik   merkezli” cinsiyet ayrımı ile Japon “bebeğe ait” cinsiyet ayrımını   ayrıştırır. “Fallus merkezli” cinsiyet ayrımı baba tarafından neşredilen   fallik bir tehdit olarak benimsenirken, Japon “bebeğe ait” cinsiyet   ayrımında kadınlık anneliğe hastır, erkeği besleyen, bakıp büyüten ve   sarmalayan yumuşak bir alandır. I.K.U., Japon   kadın tasvirlerini eleştirir ve kadınların seksüel karşılaşmayı organize   eden ve bundan keyif alan tekil şahıslar olduğunun altını çizer. Filmin   oral seks sahnelerini tekrarlayarak kadın hazzını vurguladığını   belirten ve I.K.U.’nun anketini yanıtlayan bir Asyalı-Amerikan kadın:   “Bu film, şimdiye kadar gördüğüm filmlerden çok daha fazla, kadına   yapılan oral seksi gösteriyordu” der. Filmin içindeki aleni   “vajina-cinsel ilişki” ikilisi, cinsel organ kıllarının ve genital   bölgenin gösterilmesini mutlak olarak yasaklayan Japon müstehcenlik   kurallarından bariz bir kopuştur. Cinsel organın vücudun içine işleyişi,   Japon pornografisinde geleneksel olarak sansürlenir, ancak bu; I.K.U’da   orgazm sırasında insanların ve androidlerin vücutlarına giren, dijital   olarak tasarlanmış, renklendirilmiş, ereksiyon halindeki penis   şeklindeki araçlarla gösterilir. Dijital penis, haz vermek ve tatmini   ölçmek için sokulan bir araçtır.
 Dijital penis boşalmaz, haz   veren özne olarak kadın/erkek/hetero/eşcinsel androidlerin vücutlarına   anüsten ve/veya vajinadan girer ve vücuttan makine-yapımı orgazmın   durumu hakkında bilgi alır. Dijital penis; her iki cinsiyet tarafından   genital sıvı fantazisi objesi olarak betimlenerek, “fallus merkezli” ve   “bebeğe ait” maskülen arzu biçimlerinin ötesine geçer. Dijital penis,   dijital vajina açısından bir vuruştur. Yani burada, geleneksel olarak   sansürlenen kadına ait arzu ve haz alanına giren büyük bir fantazi   objesi gözlemleriz. Dijital penis; vücutsal arzuları barındıran içsel   veri depolarına ulaşmak için kullanılan prostetik bir araçtır. Filmde bu   verilerin izleyen bakışlardan gizlenip saklanması yerine vajinadan   çekilip alınması gösterilir.
 Cheang; Japon   aktristler ve porno yıldızlarının iş birliği ile, çıplaklık ve genital   bölge ve cinsel kıllar konusundaki tabulara göğüs germenin çok zor   olduğunu açıklar: “Porno aktiristlerle çalışmak,   insanların giysilerini çıkartabilmemizin tek yolu. Başka yolu yok.   Japonya’da sadece porno aktiristler soyunurlar. Aktiristlerle, özellikle   de Reiko No.1 rolunu oynayan Tokitoh Ayumu ile çok yakınlığım oldu.   Asansör sahnesinde vajinasını göstermeye veya son asansör sahnesinde   transseksüel Dizzy karakterini yalamaya cesaret etmesi, beni çok mutlu   etti. Bunun için onu hazırladık. Böylece, Dizzy pantolununu indirdiğinde   onun üzerine gidebildi.“ Yalama sahnesi,   Dizzy’nin cinsiyet değiştirmiş bir kişi olduğunu ve kadın organının   operasyonla penise dönüştürüldüğünü gösterir. Bu sahne, cinsel kılların   ve genital bölgelerin bariz biçimde gösterilmesini sansürleyen   uygulamalara karşı da bir ifadedir.   Allison;   Japon pornosundaki kadın genitalindeki sansür uygulamalarıyla, vajinanın   ahlaksız ve kirli bir gerçek olarak izleyiciye nakledilğini belirtir.   Aynı zamanda bu uygulama; vajinayı dış güçlerin saldırısından korunması   gereken bir kutsal bölge olarak da var sayar. Kutsal ve tabu bölge   olarak vajinanın korunuşuna, vücuda fallik olmayanların girmesi   takıntısı eşlik eder. Bu özellikle; hayvanlar, hayaletler ve   sayborgların kadın anüsüne girmesidir. Allison şöyle özetler: “Japon   medyasında hakim olanlar; etek altı dikiz, genitaller hariç kalça göğüs   gibi vücudun diğer kısımlarının fetişize edilmesi, kadınların ergenlik   öncesi ve cinsel kıllara sahip olmayacak biçimde çocuklaştırılması,   cinsel birleşmenin ve uyarılmanın olmadığı sado-mazoşist aksiyonlardır.   Cinselliğin ve müstehcenliğin tanımını merkeze toplayan, genitalin   gerçekliğinden kaçınan görüntüler.” Japonya’da   cinsellik boşalan penisli bir büyünün ötesinde yapılandırılır ve   kadınlar, tarihsel ve kültürel geçmişe sahip, kutsal, dokunulmaz   kadınlık ruhuna hakim olarak görülür.   Cheang,   “Vajina matrikstir” sözünü vurgulayarak Japon kadınlık tasvirini ve   anneyle ilgili üreme klişelerini kutsallıktan kurtarır. I.K.U.,   seksüalitenin cinselleştirilmiş metaforlarının iletişim teknolojileri   tarafından derinlemesine değiştirildiğini gösterir. Eşcinsel navigatör   ve siberseksin metalaşmış yeni kültürüne eğlenceli bir eleştiri olarak;   filmler, kurumlara ve azınlıklara cinsel devrimler sağlayan ara bulucu   ajanlar olan bilgisayar ağlarının rolünü oynar. 
  
  
 |  |  | 
 Katrien   Jacobs, Hong Kong’ta, City University’de yardımcı profesör olarak   çalışır. Bilim adamı, yazar, dijital sanat ve kültür alanında bir   aktivisttir. Ağırlıklı olarak, internet üzerinden porno, seks sanat ve   sansür konularında yayınları bulunur. Karşılaştırmalı edebiyat ve medya   üzerine doktora derecesi ve “1960’lar / 1970’lerde vücut sanatı ve   performans medyasında mitler ve ritüeller” konusunda tezi vardır.   “Libidoc: Journeys in the Performance of Sex Art” adlı kitabı yazdı. Bu   kitap; 27 sanatçının işine yapılmış, büyük ölçekli, duygusal, heyecanlı   bir geziyi, hikayeleri ve iki sunucunun “Libidot” ve “dr jacobs”un   röportajlarını içerir.   |