| 
                               
	 Rada Daniell: Yirmi iki yıldır   komşum olan Rada, -benim için "Radmila canım"-, bana göre çağımızın   kahramanlarından biri. Londra'ya göçtüğünde ülkesinin adı Yugoslavya   idi, şimdi ise Karadağ. Ülkesinin paramparça olmasına neden olan   milliyetçi vahşet döneminde, yüreğinde hiçbir insanlık düşmanı duyguya   yer vermemeyi ve kim olursa olsun mazlumun yanında olmayı başarmış bir   kişi. Pusulası öylesine sağlam ki;  dünyadaki her mazluma ve davasına   ayıracak zamanı, enerjisi var. Rada; 1970’ler ve   80'lerde Yugoslavya'da siyasat bilimi, gazetecilik, Arap dili ve   edebiyatı eğitimi gördü. Önce Yugoslavya basınına, daha sonra da Karadağ   medyası ve siyasi dergilerine olmak üzere, 1990'ların başından bu yana   düzenli olarak haftalık haber ve yazılar göndermekte. Bunun   yanı sıra, yaklaşık yirmi yıldır, mültecilere destek ve mülteci hakları   konusunda, Londra’daki ilgili kuruluşlarda gönüllü olarak çalışmakta.   Şu anda Londra'da, yaşlılar, göçmenler ve mülteciler gibi zor durumdaki   insanlara yardım çalışmalarını Kızılhaç bünyesinde örgütlemekte. Geçen   yıl, Irak'daki işgali protesto amacıyla düzenlenen bir mitingde, birisi   eline Uluslararası Kadın Barış Hizmetleri (International Women's Peace   Service, IWPS http://www.iwps-pal.org) adına imzalı bir bildiri   tutuşturmuş. Bu grubun gönüllüleri arasına katılmaya karar veren Rada,   geçtiğimiz Mart ve Nisan aylarında işinden bir kaç ay izin alıp,   ailesini de Londra'da bırakarak, Batı Şeria'da barış gözlemcisi oldu. Rada,   Batı Şeria’da grubun üslendiği Haris Köyü’ne yerleşti. Batı Şeria'nın   dört bir tarafında diğer uluslararası gönüllülerle birlikte, İsrail   ordusu ve işgalciler karşısında olmaya, Filistinlilere kalkan olmaya ve   insan haklarının çiğnenişine tanıklık etmeye ve bunu tüm dünyaya   iletmeye çalıştı. Böyle yapmayı da herkese tavsiye etmekte. Kumru Başer. Batı Şeria, Filistin –  İşgal Altında Hayat Yazı ve Fotoğraflar : Rada Daniell 
Yayına Hazırlama ve Çeviri : Kumru Başer   
Batı Şeria’da geçirdiğim iki ay gözlerimi açtı.
 Eski bir Yugoslav olarak, savaşlara ve işgallere yabancı değildim. Filistinlilerin   işgal altında nasıl yaşadıkları hakkında ne kadar az şey bildiğimi   anlamak  şaşırtıcı oldu. Oysa ki, yıllarca onlarla ilgili herşeyi   ilgiyle izlemiştim. Neden şaşırtıcı oldu bu? Hayal   gücümün sınırlı olmasından mı? Yoksa, hep bölük pörçük haberler duyup   hiçbir zaman resmin tamamını görememekten mi? Belki de, gerçek durumla   yüzleşmek ve hiçbir şey yapamamak o kadar korkunçtu ki; kafamın bir   kenarına itmiştim onları.  Muhtemelen bunların   hepsi. Sanırım en önemlisi de, günlük gazete ve televizyon haberlerinin,   Filistinlilerin günlük yaşamda nelerle karşı karşıya oldukları hakkında   bizlere pek fazla şey duyurmaması. Bunun haber   değeri yok çünkü. Sorun ya yıllardır devam ettiğinden, ya da Irak ve   Afganistan’da her gün yaşanan vahşetin gölgesinde kaldığındandır. Belki   de, işgalin fazlaca haber konusu olmasını istemeyen İsrail hükümetinin   hassasiyeti herşeyin üzerinde dikkate alındığındandır.   İşte!   Gittim ve gördüm. İnanın bana; bugün Batı Şeria’da, İsrail ordusunun   işgali altında olmayan ve İsrail askerlerinin kimseye hesap vermeden   canlarının istediği gibi davranamayacağı tek santimetre kare toprak yok. İşgal   altında yaşamı anlatmak kolay değil. İnsanları o kadar farklı   şekillerde etkiliyor ki! Her insan farklı tepkiler veriyor ve farklı   şekilde yüzleşiyor işgalle. Örneğin çocuklar.   İsrail işgal ordusunun Filistinli çocukları hedef aldığına defalarca   tanık oldum. Çocukları en büyük tehdit olarak görüyor ve onlara karşı   acımasız bir savaş yürütüyorlar. Ve kadınlar.   Özellikle de çocuklu kadınlar. Kadınların iş bulup çalışmaları neredeyse   imkansız. Çünkü, İsrail kontrol noktalarından geçerek en yakın yere   bile ne kadar sürede ve nasıl gidileceği, ne kadar sürede eve geri   dönülebileceği hiç belli değil. Filistin’de olan   bitenin anlatılması gerekir. Batı Şeria’da kaldığım süre içinde bu   nedenle bir çok fotoğraf çektim. Umarım; amatörce çektiğim bu   fotoğraflar, İsrail işgali altındaki yaşamın nasıl bir şey olduğu   hakkında sizlere bir fikir verebilir.  West Bank, Palestine – Life Under The Occupation 
By Rada Daniell Spending two months in the West Bank recently was an eye opening experience, to say the least.  Not that the war and occupation were alien concepts to me, coming from the ex-Yugoslavia.
  
The   most shocking fact was how little I knew about what the life of   Palestinians was like under the occupation, in spite of being ‘hooked’   for decades on the ‘story’ of Palestine.  
How could this be possible?   Lack of imagination? Being drip-fed news and never getting the whole   picture? Avoiding seeing the truth because it is too horrible and   feeling impotent to do anything about it?   Possibly   all of those, but most of all I think, when we pick up our daily   newspaper or switch on a TV we rarely hear about the struggle   Palestinians face just to go through the most ordinary daily life.  This   does not seem to be newsworthy. Maybe because it has been going on for a   long time. Maybe because the daily bloodsheds in Iraq and Afghanistan   have stolen the limelight. Maybe because the sensitivities of Israeli   government are paramount and they are not pleased with too much   reporting of their occupation. Take my word for it   - the truth is that there is not an inch of West Bank which is not   occupied and where Israeli army cannot do what they like, when they like   it and without suffering any consequences. The   story of the life under the occupation is difficult to convey. There is   so many aspects of it and so many ways in which it affects people. Also,   people are affected differently and cope in different ways.   It   comes to mind here how I repeatedly witnessed Israeli occupying army   targeting Palestinian children. They saw them as the biggest threat and   waged a cruel war against them.  Or that women   with young families find it almost impossible to hold a job because no   childcare arrangement can cater for unpredictability of time it takes   even from the shortest travel through the network of Israeli   checkpoints.
  
There is truth to be told about Palestine. When I   was in the West Bank I took lots of pictures and I hope that my   amateurish tourist shoots have maybe captured some of the reality of   life under the Israeli occupation. 
  
   
Kudüs - Jerusalem
  
    
  
 Kudüs’lülerin   hem barışa hem de özgürlüğe ihtiyaçları var. İsrail, Eski Şehir ve Doğu   Kudüs’ü 1967’den bu yana işgal etmekte ve başkenti kabul etmekte. The   Jerusalemites certainly need peace but they also need freedom. Israel   occupied the Old City and the East Jerusalem in 1967 and considers it to   be their capital.  
  
  Askerler ağır silahlarıyla her yerde. Filistinli gençler, her zaman askerler için ilk şüpheliler.
  
Armed soldiers are everywhere and Palestinian youths are the usual suspects. 
   
   
  
 Müslümanlar   için en kutsal mekanlardan olan Kubbet-üs Sahra ve Mescid-i Aksa’ya   girişler iyice kısıtlanmış ve tamamen İsrail tarafından denetlenmekte. The   access to the Dome of the Rock and Al Aqsa Mosque, which are amongst   the holiest Muslim sites, is severely restricted and fully controlled by   Israel.  Filistinliler Kudüs’ü ziyaret   edebilmek için özel izin almak zorundalar. Ziyaret izni nadiren   verilmekte. Dindar olmayan Filistinliler bile, bu kutsal mekanları   ziyaret edememekten çok büyük rahatsızlık duymakta. Palestinians   require special permits to visit Jerusalem, which are rarely issued.   Palestinians, including those who are not religious, found it   particularly painful not to be able to visit and pray in the Dome of the   Rock and Al Aqsa. 
  
  İsrail askeri, Filistinli ziyaretçinin Mescid-i Aksa yakınlarında cep telefonuyla çektiği fotoğrafları kontrol etmekte. Israeli soldier has decided to check the photos Palestinian visitor took with his mobile phone near Al Aqsa Mosque.  
   
Kontrol Noktaları - Checkpoints
   
  
 Batı   Şeria’da 690 adet İsrail’e ait askeri kontrol noktası bulunmakta.   Bunların dörtte biri,  son bir yıl içinde kurulmuş. Filistinlilerin   özgürce bir yerden başka bir yere gidebilmelerini engelleyen bu kontrol   noktaları çeşit çeşit: Toprak yığma kontrol noktaları, uçan kontrol   noktaları, beton kontrol noktaları. En korkunç olanı da, İsraillilerin   “Terminal” adını verdikleri büyük geçiş noktaları. There   is 690 checkpoints in the West Bank, 25 percent more than a year ago.   The range of obstacles to the free movement of Palestinians is extensive   - form earth mounds, flying checkpoints, concrete roadblocks to the   most infamous ones, which Israeli’s call Terminals.  
  
    |    |  
 Bu   kontrol noktaları Batı Şeria’nın iç bölgelerinde olduğu halde, İsrail   herbirini kendi sınır geçişi olarak değerlendirmekte. Beytüllahim’deki   terminal (yani kontrol noktası), sıkı güvenlikli bir hapishanenin   girişini andırmakta. Oradan geçtiğim gün İsrail askerleri, megafonlarla   Filistinlilere bağırıp onları geri çevirmekteydi. Filistinlilerin çoğu,   Kudüs’deki İsrail’e ait işyerlerinde çalışmak zorunda. İşsizlik oranının   yüzde elli civarında olduğu düşünülürse, başka seçenekleri yok. Even   though they are positioned deep inside the Occupied West Bank it is   obvious that Israeli consider them as border crossings. Betlehem   Terminal resembles an entrance into a high security prison. When I went   through, the young soldiers where shouting at Palestinians over the   loudspeakers and sending them back. Most of Palestinians were builders   who work in Jerusalem for Israelis. With a massive unemployment of over   50 percent not many other employment options are open to them.  
    |    |  
 Kalandiye,   Kudüs’ü Ramallah ve Batı Şeria’nın geri kalanından ayırmakta.   Kalandiye’nin Batı Şeria’nın en kötü şöhretli kontrol noktası olma   özelliğine sahip olması sebepsiz değil. Bizzat insanları aşağılamak,   küçük düşürmek amacıyla tasarlanmış çünkü. Qalandia   separates Jerusalem from Ramalla and the rest of the north West Bank.   It is deservedly the most infamous of all West Banks checkpoints. It was   designed to demean and humiliate with its narrow cage like lanes and   endless revolving doors, which soldiers open if and when they feel like   it.  
   
  
 Kalandiye,   kafesi andıran dar koridorlardan ve İsrail askerlerinin gönülleri   olursa açtıkları sonsuz sayıda döner kapılardan oluşmakta. 
  
    |    |  
 Huwwara,   Batı Şeria’daki Filistin direnişinin kalesi sayılan, üniversite kenti   Nablus’a gitmek için geçilen bir terminal (yani kontrol noktası).   Buradan geçenler, kötü muamele görmeyi göze almak zorundalar. Nablus’da   üniversite öğrencisi olan genç bir Filistinli, kontrol noktasındaki   saatler süren bekleyişler ve sık sık yaşanan dayaklardan dolayı okulu   bırakmak zorunda kaldığını bana anlatmıştı. İsrail askerleri, zaman   zaman, hiçbir sebep olmadan uzun süre kontrol noktasını kapatmakta.   Yakın zamanda, bir İsrail askerinin bir Filistinlinin üzerindeki yüklü   miktarda parayı aldığı anlatılıyordu. Fotoğraftaki bekleyen kişiler   düğün sahipleri. Damat ve yakınlarının kontrol noktasından geçmesini   beklemekteler. Huwwara is the ‘Terminal’   controlling access to Nablus, which is both a stronghold of Palestinian   resistance and a University town. Those going through Huwwara can expect   a rough treatment.  I young man who used to study in Nablus told me   that he had to abandon his course because of long waits and frequent   beatings. It was not unusual that soldiers close the checkpoint for long   periods of time without explanation. Recently a soldier stole large   amount of money from a Palestinian who he searched.
  
The wedding party at this picture was waiting for the groom and his guests to clear the checkpoint.   
    |    |  
 Fotoğraftaki   inek, İsrail kontrol noktaları konusundaki hissiyatını saklamayıp   geçmeyi reddediyor. Sonunda İsrail askeri, Filistinlinin yanına gelerek   ineğin gönlünü etmesine yardımcı oldu. Birlikte ineği geçirdiler. This   cow openly showed what she thinks of Israeli checkpoints and refused to   go through. In the end the Israeli soldier came to help the Palestinian   and they worked in perfect harmony on trying to cajole the cow to   behave.    
   
Savaş ve Çocuklar - War On Children
   
  
 Batı Şeria’nın Haris köyünün ilkokulu her gün teneffüslerde ve okul çıkışında İsrail askerleri tarafından denetlenmekte. In   the West Bank village of Haris army made daily visits to the primary   school during the breaks and at the end of the school day. 
  
  
  Haris   köyünde sık sık sokağa çıkma yasağı ilan edildiği için okullarda   düzenli olarak eğitim verilememekte ve çocukların eğitimi aksamakta.   İsrail askerleri köyde operasyon yaparak çocukları gözaltına alıp   ailelerini tartaklamakta. Çocukları neden götürdüklerini sorduğumuzda,   yakındaki yahudi yerleşimine taş attıklarını söylüyorlar. Fakat her   nasılsa, o kadar yoğun askeri önlemlere karşın, hiç kimseyi bizzat taş   atarken yakalayamıyorlarmış. Frequent   curfews in Haris prevented schools from opening and disrupted   children’s’ education. During army incursions children were arrested and   their families brutalised. When asked why they target children soldiers   explained that they threw stones at the settlers’ road nearby, but   nobody was ever caught in spite of heavy army presence.   
    |    |  
 Bu   yılın ilk iki ayında, Batı Şaria’da, 12 ila 17 yaşları arasında, yedisi   kız olmak üzere, 423 çocuk gözaltına alındı. Geçen yılın aynı dönemine   göre neredeyse iki misli artış var. In   the first two months of this year 423 children aged 12-17 were in   Israeli detention, 7 of them girls. This is almost twice more than in   the same period last year.   
  Mart   ayının sonunda, Haris köyünde yapılan büyük bir operasyonda 100’den   fazla çocuk gözaltına alındı ve ilkokul binası sorgu merkezi olarak   kullanıldı. Bu çocuklardan üçü hala cezaevinde. Fotoğraftaki gözü bağlı   olan çocuk korkudan o kadar titriyor ki, askerlerden biri ona acıyıp,   “korkma” diyor. During a massive   incursion at the end of March when more than 100 children were arrested,   the primary school was turned into the interrogation centre. Three of   them are still in prison and one is only 14 years old. The arrested   youngster pictured here shivered so much that a soldier felt sorry for   him and told him not to be afraid.  
    |    |  
 Fotoğraftaki   küçük kız, İsrail askerleri tarafından yapılan bir gece baskını   sırasında dövüldü. Kızın 14 yaşındaki erkek kardeşini gözaltına aldılar   ve sonra bıraktılar. Kızın babasını da dövdüler. Kızın 2 yaşındaki küçük   kardeşi, İsrail askerlerinin yüzlerine sürdükleri kamuflaj boyalarından   öylesine korktu ki, hala kendine gelemedi. She   was hit when army came in the middle of the night. They arrested and   later released her 14 years old brother and beat up her father. Her 2   year old brother was deeply traumatised by the camouflage paint on the   soldier’s faces.  
   
Ayrım Duvarları ve Tel Örgüler - Apartheid walls and fences
   
  
 Muhtemelen   İsrail, dünyanın en çok dikenli tel tüketilen, en çok barikatın  ve   duvarın bulunduğu ülkesi. Bunlara “güvenlik barikatları” dense de   aslında bu duvarlar, Filistin topraklarının taa içlerine kadar uzanmakta   ve daha çok İsrail’in ilerde kendisine çizmek istediği geniş sınırlara   benzemekte. Ironically Israel is probably   the world’s biggest consumer of barbed wire and all kinds of other   metal fences and concrete walls.  They call them ‘security fences’ while   in fact they go deep into the Palestinian land marking what looks like   an intended future state border.  
  
    |    |  
 Filistin   köylerine ait ekilebilir toprakların yüzde 60 ila 70’i ayrım   duvarlarının ardında kalmış. Köylülerin toprakları, geçim kaynağı   ellerinden alınmış. Ramallah yakınlarındaki Bil’in köyündeki ayrım   duvarı, İsrail mahkemeleri tarafından yasadışı ilan edildiği halde,   halen yerli yerinde durmakta. Köylüler her cuma günü, barışçı   gösterilerle bu durumu protesto ederken İsrail ordusunun şiddetine hedef   olmaktalar. Large number of villages   have 60 or 70 percent of their fertile agricultural land locked behind   the apartheid walls and fences and have been denied the means to make a   living. In the village of Bil’in, near Ramalla,   the separation fence was declared illegal by the Israeli courts but in   spite of that it has remained firmly in place. The villagers demonstrate   peacefully in protest every Friday end are met with the brutal response   by the Israeli army.   
    |    |  
 Bil’in   köyünün halkı, gösteriler sırasında Bessem Abu Rahmeh’in posterlerini   taşımakta. Bil’in köyü sakinlerinden olan Rahmeh, 17 Mart günü yapılan   gösteride İsrail askerlerinin attığı göz yaşartıcı gaz bombasının   göğsüne isabet etmesi nedeniyle öldü. Bil’in   demonstrators carrying posters of Bessem Abu Rahmeh, a villager killed   by the Israeli soldiers on 17th March by the high velocity tear gas   canister fired into his chest.  
    |    |  
 Bil’in   köylüleri her hafta şiddete maruz kalmakta. Daha köylüler, ayrım çitine   doğru yürüyüşe geçmeden, İsrail ordusu göz yaşartıcı gaz bombalarını,   etrafı lastikle kaplanmış çelik mermilerini ve de gerçek mermilerini   ateşleyivermekte. Mart ayında, atılan yüksek hızlı gaz bombalarından   biri Amerikalı barış eylemcisi Tristan Anderson’un başına isabet etti.   Tristan o günden beri Tel Aviv’de bir hastanede komada. The   villagers of Bil’in nearby also experience army brutality during the   weekly peaceful anti-wall protest. Even before the villagers start   walking towards the fence the army starts to fire tear gas, steel rubber   coated bullets and more and more frequently, live ammunition. In March,   American peace activist Tristan Anderson was hit in the head by the   high velocity tear gas canister and has been in a coma in a Tel Aviv   hospital ever since.   
    |    |  
 Kalkilye   yakınlarındaki Ma’şa’da bulunan bu evin dört tarafı duvarlar, metal   çitler ve dikenli tellerle çevrili. İsrail, aileye evi terketmesi için    büyük para teklif etmiş ama, ev sahipleri evlerinde kalmayı tercih   etmişler. This house in the Ma’sha area   near Qalqiliya is completely surrounded by the wall, metal fences and   barbed wire. Israel offered the family a large sum of money to leave but   they refused the offer and chose to stay in their home.   
  İsrail   askerleri önceleri evin girişinde 24 saat nöbet tutmaktaydı. Daha sonra   kapıya bir kamera yerleştirdiler ve aileye de tel kapının anahtarını   verdiler. Israeli soldiers initially   guarded the entrance gate 24 hours a day and more recently they   installed a camera and gave the family the gate key.
   
   
 Bazı   yerlerde 25 metre yüksekliğe ulaşan bu duvarlar, Batı Şeria’nın   içlerine kadar uzanmakta. Filistinliler bu duvarları, kendileri için   “üçüncü felaket” olarak görmekte. Walls like this as   high as 25 metres cut deeply into the West Bank. For Israelis building   them is very much work in progress and Palestinians consider them to be   potentially a 3rd naqba/catastrophe destroying the chance of having a   viable Palestinian state  1948 ve 1967 yıllarından sonra,   kendi ayakları üzerinde durabilen bir Filistin devleti kurulması   ihtimalini yerle bir eden yeni bir felaket. 
   
Yasa Dışı Yerleşim Alanlarıyla Arazi Gaspı - Land grab by illegal settlements
   
  
 Bugün   Batı Şeria’da yarım milyonu aşkın İsrailli yerleşimci var ve bu sayı   her geçen gün artmakta. Siz bu satırları okurken, mevcut yerleşimler   daha da genişletilmiş ve yenileri inşa edilmiş olacak. Geçen yıl, bu   yasa dışı yerleşimlere 1500 tane daha eklendi. Bunlardan 250’si, yeni   yerleşim yeri açmaya hazırlık amacıyla yapılan ve “ileri karakol” diye   adlandırılan yerleşimlere ilave edildi. İsrail Başbakanı Benyamin   Netanyahu, yeni Amerikan yönetiminin bu konudaki şikayetlerine rağmen,   yerleşim yeri inşasının 2009 yılında da devam etmesinden yana olduğunu   ortaya koydu. There is currently over   half a million illegal Israeli settlers in the West Bank and this number   is growing. The existing settlements are being expanded and new   settlements built ‘as we speak’. In the last year the illegal   settlements were enlarged by more than 1,500 units, 250 of which are in   the so called ‘outposts’ set up in preparation for the new settlement   building.  Israeli Prime minister Benjamin Netanyahu made it quite clear   that he intends to continue the settlement building programme in ’09,   inspite of grumblings by the new American administration.   
  
    |    |  
 İlginç   olan ne biliyor musunuz? Aslında İsrail’de toprak kıtlığı yok.   Kızıldeniz kıyı şeridi boyunca, Kudüs’den Tel Aviv’e ya da güneye   Gazze’ye doğru saatlerce giderken, bomboş, kimsenin yerleşmediği   topraklardan geçilmekte. Oysa; Batı Şeria’daki en eski ve en büyük   yahudi yerleşimlerinden Ariel’in bulunduğu Salfit bölgesinde   yerleşimcilerin nüfusu Filistinlilerinkini geçmekte. This   being said, there is no lack of space in Israel. One can travel   alongside the Red Sea or form Jerusalem to Tel Aviv or south towards   Gaza for hours through vast uninhabited parts of Israel. In the West   Bank district of Salfit where Ari’el, one of the oldest and the biggest   settlements is located, the number of settlers surpasses the number of   Palestinians.  
    |    |  
 Yerleşimcilerin   çoğu; dünyanın çeşitli yerlerinden gelen, İsrail tarafından   anavatanlarına yerleşmeye davet edilen ve bu yasa dışı yerleşim   bölgelerinde kendilerine ucuz konut temin edilen yahudiler. Kimi   Irak’tan, kimi Etyopya, kimi Rusya, kimi de Amerika’dan gelmiş. Bugün   yüzlerce yıldır Filistinlilere ait olan bu topraklarda yaşamaktalar. Bu   fotoğrafta yerleşimciler, ordu ve polisin desteğiyle, Kalkilye   yakınlarındaki Wadi Raşa’da bulunan yerleşim yerlerini genişletmekte,   yani yeni topraklara el koymaktalar. Majority   of settlers are Jews from around the world, which have an open   invitation by Israel to move to the motherland and are than offered a   cheap housing in one of the illegal settlements. Iraqi, Ethiopian,   Russian, American Jews, to mention just a few, now live on the land   which has belonged to Palestinians for centuries. In this picture armed   settlers supported by the army and police were in full force securing   annexation of more land for building of the settlement fence in Wadi   Rasha village near Qalqiliya.   
    |    |  
 El   Halil’de, kent merkezindeki bir alanı işgal etmeye karar veren 500 kadar   Amerikalı yahudi yerleşimci, 1500 İsrail askeri tarafından korunmakta.   Bu yerleşimciler, özellikle Filistinlilere ve uluslararası yardım   görevlilerine karşı gaddarlıklarıyla tanınmaktalar. Bir kaç hafta önce   bir yerleşimci, 17 yaşındaki bir Filistinli kızı öldürdü.   Yerleşimcilerin çocuklarının vahşi ve saldırgan tutumları da çok   sarsıcı. Yerleşimciler, her türlü çer çöp ve taşı sürekli olarak El   Halil çarşısının üzerine atmaktalar. In   Hebron 500 American setters who decided to occupy an are in the centre   of the old town are protected by 1,500 Israeli soldiers and are known   for their brutality towards Palestinians and international humanitarian   workers. Only couple of weeks ago a settler killed a 17 year old   Palestinian girl. 
The aggressive behaviour of the settler children is frequently highlighted as particularly shocking.  Settlers   throw stones and rubbish form the homes they occupied on to the suq   bellow. The pictures show the metal nets needed to be erected to prevent   injuries to the shoppers and traders.   
    |    |  
 Fotoğraflarda,   yerleşimciler tarafından çarşının üzerine atılan taş ve çöplerin   insanları yaralamasını engellemek için çekilen tel örgüyü görmektesiniz.   Yerleşimcilerin, kentin içme suyuna pis su karıştırdıkları da   anlatılmakta. With their top of the hill   positions and numerous walls and fences surrounding them, the illegal   settlements look like medieval fortresses.  There are many examples of settlements’ sewage polluting drinking water of the Palestinian villages below.   
  Filistinli   köylülerin, yerleşimlerin yakınlarındaki tarlalarında çalışma   teşebbüsleri, istisnasız her seferinde yerleşimciler ve askerlerin   engellemesi ve şiddetiyle karşılanmakta. Without   exception any attempt to work on the land near the settlement fences is   met by obstruction or violence by the armed settlers and the soldiers. 
   
  Nablus   yakınlarındaki Burin köyü halkı, yerleşimin yakınındaki tarlalarında   çalışırken saldırıya uğradı ve askerler tarafından çalışmaları   engellendi. Villagers from Bureen near   Nablus, attempted to work on their land near the settlement and were   attacked and prevented by the army.
   
   
Filistin ve Halkı Güzeldir - Palestine and its people are beautiful
   
  
 Filistinli   bir arkadaşımın Amerika’da mülteci olan annesi, bütün bu olanlara   rağmen, Filistin’in ne kadar güzel bir yer olduğunu hatırlatmıştı. A   Palestinian friend’s mother who is a refugee in America told me not to   forget amongst all the problems, how beautiful Palestine was. 
  
  
  Haklıydı. Filistin’in zeytin ağaçları ve çiçeklerle donanmış dağları ve tepeleri nefes kesici güzellikte. And   she was right. The beauty of Palestine is breathtaking, with its rocky   hills covered in ancient olive trees and spring flowers.
   
    |    |  
 Fakat   Filistin’in en güzel özelliği insanları. Sıcaklıkları,   misafirperverlikleri, birbirlerine karşı saygılı ve şakacı tavırları   muhteşem. İsrail’in aşağılayıcı işgaline karşı direnişi bir an bile   bırakmıyorlar. Beni en çok şaşırtan şey, yerleşimcilere ve İsrail   askerlerine karşı nefret duymamaları oldu. Onların sadece topraklarından   çekip gitmelerini istiyorlar. Bu fotoğraf, Toprak Günü kutlamaları   sırasında Cema’in köyünde çekildi. But   the most beautiful feature of Palestine is its people. The friendliness,   the hospitality, the respectful treatment of each other and foreigners   and  their sense of humour are legendary.  They are immensely proud   people who never fail to resist the humiliating Israeli occupation. I   was amazed by the absence of hate and aggressiveness towards the   settlers and occupation soldiers.   
  Batı Şeria’nın çocukları – onları nasıl bir gelecek bekliyor? West Bank children - what is their future going to be like? By: Rada Daniell  
	 
                               |