Editörler

Suderin Murat
Gülçin Tellioğlu
Leyla Yücel

Yayın Kurulu

Yağmur Dolkun
Bülent Irkkan
Elif İnan
Doğanay Sevindik
Elif Vargı






Fotografya Yayın Kurulu
adına İmtiyaz Sahibi
Ş. Uğur Okçu


E-Mail Fotografya
fotografya@ada.net.tr

Yayınlanmasını İstediğiniz
Fotoğraf Haberleri İçin

fotografya@fotografya.gen.tr

ADANET Fotoğraf Editörü

Ş. Uğur OKÇU
 
ara


Sanat ve Felsefe : Sanatın 3D si Mahmut Özturan
Sanat ve Felsefe: Sanatın 3D’si: Duygu, Düşünce ve Denge

Sanatta Duygu

Duygularımız, yaşamlarımızın her evresinde ne denli etkin ve güçlü olduğunu hepimizin bildiği ve asla şüphe içinde olmadığımız bir gerçektir. Kimi düşünürlere göre duygular, insan yaşamını anlamlı kılan en temel olgudur. Duyguları olmayan ve hatta normalin biraz altında olan insanlara “duygusuz” sıfatı ne kadar da rahat ve acımasız kullanılır! İnsan yaşamında bu denli önemli bir yere sahip olan duygularımızın, tüm sanat dallarında etkin bir öneme sahip olduğu da açıktır. Sanatın ve sanatçının “duygusuz” olabileceğini düşünmek olanaksızdır. Sanatın tüm dallarında ve tüm disiplinlerinde “duygu” temel olgulardan biri ve hatta belki de en önemlisidir. Duygusuz bir sanatçının varlığını düşünmek ne denli zor ise, duygusuz bir sanat ve sanat yapıtı düşünmek de o denli zordur. Çünkü bir sanatçıyı ya da yapıtı değerli kılan duygulardır. Sanatçının içsel değerler zenginliği ile duygularını yapıtına aktarabilme becerisi, bir sanatçının sahip olması gereken “olmazsa olmazlar”dandır. Duygusuz bir sanat yapıtına genelde “ruhsuz” yakıştırması yapılır; çünkü duygularımız ruhsal değerlerimizdir ve tümüyle bireyseldir. Sanatçı, duygularındaki yüceliği ve değeri yapıtına yansıtabildiği oranda yapıtın bir değer olmasını sağlayacaktır.

Sanatta Düşünce

Düşünmek, yaşamda var olan ve var olacak olan her, ama her olgunun temelini, kökenini oluşturur. Yüzyıllar öncesinden yapıtları ve düşünceleri günümüze ulaşan ve tazeliğini, güncelliğini ve önemini hep koruyagelen düşünürler, hep bu olguyu değerlendirmişler; insanların düşünme yeti ve becerilerini geliştirme çabası içinde olmaları gerektiğini vurgulamışlardır. Çünkü insan, düşünceleriyle tümel yaşamı yönlendiren, yönlendirebilen tek canlıdır. İnsanların tüm yaşamları, düşüncelerinin ürünüyle var olduğuna göre, düşüncelerinin doğruya yakınlığı, güzelliği ve dengeli oluşu oranında yaşamları değerlenebilecektir. Her düşünce ürününün bir değer olması beklenmez. Ama düşünen, düşüncelerinin altyapısını doğruluk ve güzelliklerle dengeleyip kurgulayabilmiş ise, ortaya çıkacak ürünlerin bir değer olması olasıdır. Düşüncelerin doğruluğu ve güzelliği bireysel değil, evrensel nitelikli olmak durumundadır. Ne acıdır ki, evrensel doğruluk ve güzellik değerleri dengesinden uzak ve yoksun kimi düşünce ürünleri, tümel yaşama olumsuzluklar katacak nitelikli olmuşlardır.

Sanat da, yaşamımızın en önemli ögelerinden bir olgu, bir gerçek ve bir değer olarak, düşüncelerimizin ürünüdür. Tüm sanat dalları; doğru, güzel ve dengeli düşüncelerin ürünü oldukları içindir ki birer değerdirler. Sanatçıların ruhsal dünyalarında başlayan “güzel düşünme ve güzel olanı üretme” altyapısı, bir sanatçıyı diğer insanlardan farklı kılan en önemli niteliktir. Sanatçının düşünceleri ile evrensel doğrular ve değerler çerçevesindeki her ürünü, genelde yaşama ve özelde de sanata bir katkı olmaktadır.

Sanatta Denge...

Denge; tüm varoluşun, tümel yaşamın, ve özel olarak da her bireyin yaşamında çok büyük bir öneme sahiptir. Yaşamsal öneme ve yaşamsal değerlere sahip her olguda dengeli oluş aranır. Kozmik düzenden tutun, en küçük bir yaşam birimine kadar her evre koşulsuz bir denge gerektirir. Tümel yaşamın her evresinde varlığı yadsınamaz bir gerçek olan denge, bireysel ve toplumsal yaşamların da önemli bir gerçeğidir. Her olguda aranan ve var olması gereken dengenin, sanat alanında olmaması ya da eksikliği düşünülemez. Sanat, genelde bireysel üretim kökenli bir olgu olduğuna göre, öncelikle sanatçının düşünsel değerleme boyutlarında ve sonra da ürettiği yapıtının varlığında, açıktan ve sistematik olmasa da, bilinçaltlarında varlığı koşulsuz beklenen ve istenen bir olgudur denge. Bir sanat yapıtının yaratım sürecinde, sanatçının düşünsel analiz çeşitliliği ile değerler altyapısının dengesi, bir şekilde mutlaka yapıtın ruhuna yansıyacaktır. Sanat yapıtlarının ruhlarındaki değerler dengesi temel unsur olmakla birlikte, sanat dallarına göre değişken ve fakat yapıtın değer olabilmesi için gerekli olan çeşitli öz nitelik ve gereklilikler dengesinin de kurulmuş ve yapıta yansıtılmış olması bir zorunluluktur. Aksi durumlarda, gerek ruhsal ve gerekse özsel içerik nitelikleri bakımından yapıtta yaşanacak denge sorunu, yapıtın değerini tartışmalı kılacaktır.

Sanatta denge; çoklu bileşen yapısıyla var olmalıdır. Sadece sanatçının yapıtın üretim sürecindeki düşüncelerinin dengeliliği değil, sanatçının düşünsel bilinçaltı ile sanat dalının gerekli kıldığı bilgi ve değerler bütünü içindeki denge, bir bütün olarak sanatçının içsel değerler zenginliği oranında yapıta yansır. Sanatçı, yapıtları ile arasında hem özsel hem de bütünsel bakımdan bir denge kurabilmelidir. Bu dengenin azlığı ya da yokluğu, yapıtın değerler bütününe ciddi bir eksiklik olarak yansır. Bu nedenle sanatçı, sadece yapıtının özsel niteliklerindeki denge ile değil, kendi ruhsal, düşünsel ve duygusal değerlerinin bütünü ile yapıtının özsel nitelikleri arasında da bir denge oluşturabilmelidir.

Sanatçının duygu ve düşünce dengesindeki uyumluluk

Sanatta tartışmasız varlığı ve gücü bilinen “duygu” ve “düşünce”nin bir denge ve uyumluluk içinde olması gerekir. Denegenin varlığı, yaşamın her konusu ve her evresinde mutlak bir gereklilik olduğuna göre, sanatçılarda ve sanat yapıtlarında da bu gereklilik vardır. Sanatçının duygu ve düşünceleri arasında bir denge ve bu dengede bir uyumluluk aranır. Duygularımızla düşüncelerimiz arasındaki denge her zaman kolaylıkla sağlanamaz. Kimi zaman düşüncelerimiz bize bir yol gösterirken, duygularımız ise daha farklı bir yol gösterebilmektedir. Çünkü duygularımız, bizi gerçeği düşünmekten; gerçeğe gitmekten, gerçeği yaşamaktan alıkoyabilir. Düşünen insan, doğruyu görecek ama duygularının güçlülüğü oranında her zaman doğrunun gösterdiğini yapamayabilecektir. Sanatçı, bir yapıtının üretim sürecindeki duygusallığı ile yeterli düşünme ve sonucunda yeterli sorgulama yapamadığı durumlarda, duygularının etkisinde daha fazla kalarak duygu–düşünce dengesinden uzaklaştığında, ortaya çıkacak yapıt ağırlıklı olarak duygularının ürünü olacaktır. Düşüncelerden ve sorgulamalardan uzaklaşarak üretilen bir yapıttaki duygusal yoğunluk, eğer sanatçıyı gerçekleri görmekten ve sorgulamaktan uzak bırakmış ve duyguları ile düşünceleri arasında bir uyumluluk dengesi kuramamış ise, elde edilen sonucun bir “sanat yapıtı” olduğunu söylemek zor olacaktır.

Sanatçının duygu ve düşüncelerinde ikilem sorunu

İnsanın düşünceleri, kendisini doğruya ve gerçeğe yöneltir. Düşünen, irdeleyen ve sorgulayan insanlar doğruyu daha kolay görecek, gerçekleri daha kolay anlayacaklardır. Düşünce ürünü olan her olgu; doğruya, iyiye, güzele ve gerçeğe daha yakındır. Düşünce ürünü olmayan; yeterince düşünmeden, irdelemeden, sorgulamadan yapılan her eylem duyguların ürünüdür. İnsanın duygularından tümüyle soyutlanması olası değildir; zaten bu istenmez ve beklenmez de! Çünkü insanı “değer” yapan en önemli ögelerden birisi de duygularıdır. Ancak, yaşamlarımızın bir evresinde tümüyle ya düşüncelerimizin ya da duygularımızın doğrudan ve ağırlıklı etkisiyle kararlar vermemiz ve bu kararlarımızı yaşama geçirmemiz, yaşamlarımıza (ya da yaşamımızın o dönemindeki eylemimize) yanlışlar getirebilecektir.

Sanatçı, üretim süreci öncesinde ve sırasında düşünceleri ile duyguları arasında kimi zaman ikilemler yaşayabilir ve bir tarafa karşı savaşım vermek durumunda kalabilir. Yapıta yansıyan ruh, sanatçının içsel değerler yoğunluğu sonucunda ya düşünce, ya duygular, ya da ikisi arasında kurulmuş bir denge ile her ikisinin; düşüncelerimiz ile duygularımızın bileşkesi olacaktır. Bunu sağlamak zor gibi görünsede, güzel olana ulaşmak her tür zorluklara katlanmaya değecektir. Sanatçı, yapıtının üretim sürecinde bu ikilemi bilinçli veya bilinçsiz yaşar ve ancak yapıtını sonuçlandırdıktan sonra objektif bir gözlem ve analitik bir irdeleme yapabilmesi durumunda, yapıtında bir denge sorunu var ise bunu görebilecektir. Bu, gerçek anlamda bir özeleştiri gücüyle olasıdır ve sanatçının sonraki yapıtlarında “daha iyi”lere ulaşmasına yardımcı olacaktır.

Dengelerde sapmalar ve baskın duygular

Genel anlamda yaşamın bir dengeler bütünü olduğunu biliyoruz. Bu dengelerde yaşanan her sapma, tümel yaşamın ve bunun doğal sonucu olarak tikel yaşamların da belirli ölçülerde sahip olması gereken standartlardan çeşitli sapmalar göstermesine neden olur. Denge sapması, genel ölçütler çerçevesinde algılanabilir. Bireysel ölçütlerle denge sapmalarının algılanabilmesi zordur, çünkü bireysel ölçütler değişkendirler ve objektif olamazlar. Yaşamlarımızın her evresinde dengeli olma gerekliliği ve zorunluluğu vardır. Sahip olunması gereken dengelerdeki her küçük sapma, bireyleri standardın dışına sürükler. Yaşanan bilinçli denge sapmaları ise genelde bir arayış ya da macera amaçlı olurlar. Bilinçli denge sapmalarındaki gerçeklik ve tutarlılık, içine girilen arayışın hedefine ulaşmasını kolaylaştırabilir kimi zaman. Ama bu sonucun elde edilebilmesi her zaman kolay ve olanaklı olmaz. Bu nedenle, yaşamsal standartlarda yaşanan sapmalar, bireylere sıkıntılı zamanlar yaşatabilmektedir.

Dengelerdeki sapmalar, çoğunlukla duygularımızın güçlü yönlerinin seçimlerimiz ve kararlarımız üzerindeki etkilerinden ve bu etkilenimlerin sonucunda oluşabilecek duygusal baskılardan kaynaklanırlar. Duygularımız üzerindeki etken ve baskın değerlerimiz, yaşamsal seçimlerimizi doğrudan etkileyecek ve duygularımızın yaşamımızdaki etkenliği ölçüsünde, oluşturmamız gereken “seçim-karar” dengelerimizde sapmalara neden olabilecektir. Bu istenç dışı sapmaları en aza indirgeyebilmemiz için, duygularımızı, her zaman aklımızın kontrolünde tutabilmeyi becermemiz gerekir. Akıl sorgulamadan edemez; duygularımız ise bizi hep aşkınlıklara iter! Yaşamın en ciddi savaşımlarından biri de akıl ile duygular arasındaki denge savaşımıdır.

Yaşamsal ve sanatsal denge zorunluluğu

Denge, yaşamlarımızda bu denli bir öneme sahip iken, yaşamlarımızın her evresi, her olgusu gibi, sanat dünyamızın da “denge”nin öneminden uzak kalması düşünülemez. Zaten sanatçılar ve sanatseverler için yaşam ve sanat, biribirlerinden ayrışamayan iki temel kavram, iki temel değer olarak kabul edilirler. Bir bireyin güncel yaşamını gerçekçi ve akılcı bir denge üzerine oturtması gerektiği gibi, bir sanatçı da sanatsal yaşamını, gerçekçi ve akılcı bir denge üzerinde olmak ve kalmakla birlikte, “objektif analiz ve sorgulamalar” üzerine de oturtabilmelidir.

Sanatsal denge zorunluluğu, evrensel kabul görmüş değerler dengesinin sanatsal boyutta işlenmesi ve tümel yaşama katkı amacıyla geliştirilmesinin gerekliliğidir. Gerçek sanatçı, yapıtlarını bu yüce amaca odaklanmış olarak yaratır, üretir, sergiler, paylaşır ve yaşamı bir değer yapabilmek için sürekli bir savaşım verir.

Sanat, özellikle bir sanatçı için dünyanın, yaşamın ta kendisidir. Sanatçının bir birey olarak, güncel yaşamında dengenin yeri ve önemi ne ise, sanatsal yaşamında da aynıdır ve hatta daha da önemlidir. Çünkü bir sanatçı için güncel yaşamın gereksinimlerinden belirli ölçülerde belki vazgeçilebilir; ama sanatsal yaşamın gereksinimlerinden değil vazgeçmek, bir süreliğine uzak kalabilmek bile çok zordur. Yaşamı, sanatın ta kendisi olan bir sanatçı, yaşamsal dengesine koşut bir çizgide sanatsal yaşamında da dengeli olmak, sanatında dengeyi yaşamak isteyecektir. Kimi zaman sanatçının ruhsal dünyasının altyapısını oluşturan anarşist düşünsel analizler ve sorgulamalar ile, Nietzche’nin deyişiyle “tüm değerlerle savaşma” bağlamında bilinçli denge sapmalarına yönelecek ve ulaşabileceği somut sonuçlar ile sadece sanat dünyasına değil, düşünceler dünyasına, yaşam felsefelerine ve hatta tümel yaşama yeni değerler katabilecektir.


Mahmut Özturan
Nisan, 2009




Ziyaretçi Sayısı:1000452
 
   
 
   
 

Barındırma: AdaNET

 

Copyright and "Fair Use" Information

Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır.
Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir.
Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir.

Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır.

AdaNET Ana Sayfa X-Hall Instagram