| 
                               
	 fotoğraflara / resimlere bakılır, 
müzik parçaları dinlenir, 
kitaplar okunur,  
sinema filmleri / sahne oyunları izlenir... Bir   sanatsal ürün ile duyusal iletişime (algılamaya) geçmenin ilk   aşamasıdır; “bakmak, dinlemek, okumak, izlemek...” Bu ilk duyusal   etkileşim neticesinde alıcının (ürünle etkileşime giren kişinin) üründen   estetik bir haz elde etmesi mümkündür. O ürünü   “çözümlemek ve değerlendirmek” ise, bu duyusal etkileşimin sonrasındaki    aşamalardır. Öncelikle ürünü “anlamayı” gerektirir. Bakmaktan,   izlemekten, okumaktan ve dinlemekten daha fazlasına; daha yoğun   düşünsel, sezgisel yaklaşıma ve daha fazla bilgi birikimine ihtiyaç   duyar.  Duyusal etkileşim sonrasında izleyicinin,   bir fotoğrafı çözümlemek amacıyla o görüntüyle girdiği etkileşime   “Fotoğraf Okuma ve Yorumlama” diyoruz. Dilimizde   “Fotoğraf Okuma ve Yorumlama” üzerine yazılmış kitapların çoğu fotoğraf   tekniğine ve kompozisyon kurallarına yönelik anlatımlar yapmaktadır.   Ancak bir sanat eserinin çözümlenmesi için, teknikten ve biçimsel   tasarımdan daha fazla bilgiye ihtiyaç duyulur. Alfabeyi ve grameri   biliyor olmanın, edebi bir eser çözümlemesi için yeterli olamayacağı   gibi. “Fotoğraf Okuma”; görüntü içerisindeki unsurların (içerik, biçim, teknik unsurlarının) “betimlenmesi” işlemini belirtmektedir. Buradaki “okuma” kelimesi, açıkça anlaşılacağı   üzere bu kelimenin çağrışımsal anlamından dolayı kullanılmaktadır.    “Fotoğraf Yorumlama” ise; betimlenen unsurlar ışığı altında “anlamın ortaya konulması”, izleyicinin görüntüden “anlam üretmesi” işlemidir. Bütün   yorumların temel prensibi şudur: Fotoğrafların yüzeyde taşıdıklarından   (ilk bakışta temsil ettiklerinden) daha derin anlamları vardır.   Yorumlamadaki temel soru, “Bu fotoğraf, temsil ettiği görüntü dışında   bize ne demek istemektedir ve bizler izleyici olarak bu fotoğrafa neden   maruz kaldığımızı düşünmekteyiz?”dir.  Mehmet   Ergüven yorumlamayı “yüksek sesle sorulan sorulara yüksek sesle verilen   cevaplardır” diye tanımlar. Fotoğrafta yer alan her unsur ve hatta   fotoğrafın sunum koşulları; paylaşıldığı andan itibaren fotoğrafı   yorumlayan kişi tarafından artık sorguya tabidir. Bu sorgulama,   izleyicinin görüntüden tutarlı anlamlar üretebilmesi için gerekir. Yoruma   soyunan kişi, “fotoğrafın bir fotoğrafçı tarafından bazı tercihler ve   niyetler doğrultusunda üretilmiş ve paylaşılmış olduğu” varsayımını   çıkış noktası olarak ele alır. Bu doğrultuda izleyici; fotoğrafçının içerik, biçimsel ve teknik unsurlardaki tercihlerini betimler (kendi farkındalığını yaratır) ve bu görsel tercihlerin betimlemesi ışığı altında, sunum koşullarını da dikkate alarak, fotoğrafçının fotoğrafı bizlerle paylaşma niyeti   konusunda bir takım fikirler ortaya koyar. Yorum yapan kişi söz konusu   görüntüden uzaklaşmadan, sahip olduğu bilgi birikimi doğrultusunda,   fotoğrafla ve fotoğrafçının niyetiyle ilgili ruhbilimsel,   toplumbilimsel, tarihsel, bilimsel, sanatsal veya kültürel bazı   fikirlere de ulaşabilir. Bu, yorumcunun fotoğraftan çıkarttığı ve   ürettiği anlamlardır. Fotoğrafı yorumlayan kişinin sahip olduğu kültürel yapı, fotoğraftan ürettiği anlamı da belirleyecek, başka bir izleyicinin yorumundan farklılaştıracaktır. 
Aynı   fotoğraf uzak doğu kültüründe, batı kültüründe, arap kültüründe farklı   anlamlandırmalara neden olabilir. Hatta aynı toplum içerisinde farklı   yaşam hikayelerine sahip kişiler arasında bile kültürel farklılıklar   yorumları farklılaştırır. İzleyicilerin kültürel   farklılıklarından kaynaklanan farklı yorumlar sonucunda aynı görüntüye   bir çok farklı düşünce eklemlenebilir. Birbirine taban tabana zıt bile   olsa, yorumların “doğru”luklarından ziyade ancak “tutarlılık”larından   (görüntüye uygunluklarından) söz edilebilir. Zira, aynı görüntüden   farklı kişilerin ortak bir yorum üretmesi düpedüz bir ütopyadır. Popüler bir kültür ürünü dahi olsa görüntüdeki “anlam”,   fotoğrafta düzgünce paketlenmiş halde bulunan sabit bir kavram   değildir. Fotoğrafın anlamlandırılması etkin bir süreçtir. Görüntü ile   izleyici arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkar; hem kişiler arasında,   hem de aynı kişiye ait farklı zaman dilimleri içinde değişim   gösterebilir. İletişim kavramını “alıcının iletiden anlam üretmesi” olarak gören göstergebilim, fotoğraf yorumlama konusunda yararlanılabilecek önemli bir çözümleme yöntemidir.  Tüm bunların yanı sıra, fotoğrafın bağlamı da fotoğrafın aktardığı mesaja etki eden, fotoğrafın yorumlanması   aşamasında ele alınması gereken bir unsurdur. Fotoğrafın üretim amacı,   kullanım amacı, üretildiği tarihsel dönem, görüntüye eşlik eden bir   metin, fotoğrafın izleyiciyle buluştuğu ortam ve fotoğrafın sunum şekli   gibi unsurlar, fotoğrafın bağlamını oluşturur ve fotoğrafçının fotoğrafı   bizlerle paylaşma niyeti konusunda açık delil içerirler. Bir   avcı ve geyik fotoğrafı avcılıkla ilgili bir dergi kapağında başka   anlam, çevreyle ilgili bir dergi kapağında başka anlam içerecektir.   Fotoğraf aynı olmasına karşın, fotoğrafın bağlamı anlamı derinden   etkiler. Buraya kadarki fotoğraf ve izleyici etkileşimi, fotoğrafın anlamına yönelik çözümleme yöntemlerini içermekteydi.  Ancak   genelde çoğunluğunu fotoğrafçıların oluşturduğu fotoğraf izleyicileri,   bir fotoğrafı çözümlemeden önce kestirmeden sonuca gitme eğiliminde,   yani doğrudan yargı aşamasına geçmektedir.  Fotoğraflar üzerinden yapılan seçme, eleme, sıralama, beğenme gibi eylemlere “Fotoğraf Değerlendirme” diyoruz.   Her   şeyden önce, bir başkasının fotoğrafik söylemini yargılayabilmek;   fotoğraf tarzları, teknikleri, kuramları ve külliyatı hakkında birikime   sahip olmayı gerektirir. Yetersiz bilgi birikimi, değerlendirmenin   kısıtlı kriterler çerçevesinde yapılmasına neden olur ki, bu da ancak   değerlendirmenin yetersizliğinin bir göstergesidir. Fotoğraf   değerlendirmelerine öznel tercihler etki eder, ancak varılan yargıyı   desteklemek adına hangi yargı kriterlerinin dikkate alındığı ve bu   kriterler çerçevesinde varılan yargının gerekçelerinin açıklanmasına   ihtiyaç duyulur. Genelde kullanılan kriterler teknik, içerik, kuramsal ve özgünlük kriterleridir: 
Teknik kriterde zanaatkarlık boyutuna göre değerlendirme yapılır. 
İçerik kriterinde fotoğrafın ardındaki dünya görüşü ve fikirsel altyapı değerlendirilir. 
Özgünlük kriterinde fotoğrafın kendisinden sonra gelen çalışmalara ne ölçüde yön verdiği değerlendirilir. 
Kuramsal   kriterde ise fotoğrafın gerçekçilik, dışavurumculuk, biçimcilik,   işlevsellik gibi  sanat kuramlarını ne ölçüde desteklediği üzerine   değerlendirme yapılır. Bu makalede, detaylarını Afsad’da   vermekte olduğum “Fotoğraf Okuma ve Yorumlama Yöntemleri” seminerinde   aktardığım, bir izleyicinin fotoğrafa “bakmak” ve “estetik haz almak”   dışında onunla ne gibi etkileşimler içine girebileceği konusundaki bazı   başlıklara değinmeye çalıştım.  İyi bir “Fotoğraf Okuru”    olabilmek için bu etkileşimlerin her biri üzerinde yetkinlik sağlanması   gerekmektedir. Bunun yanı sıra bir fotoğrafçı, zaten her şeyden önce   “iyi” bir fotoğraf okuru olmalıdır. Zira baktığı fotoğrafı okuyamayan,   onun üzerine yorum yapamayan bir kişinin, fotoğrafla bir şeyler   anlatması kendi başına paradoksaldir. 
	 
                               |