| İlgili   kurum ve kuruluşların yayınladığı belgeler, araştırma verileri ve   medya'da yer alan haberlere dayanarak yapılan insan hakları araştırma   raporları 2011 de yine aynı sonuca vardı! 
 "SINIFTA KALDIK"
 
 Tüm   raporlarda görünen o ki; İnsan, özellikle kadın ve çocuk hakları   yıllardır süregeldiği gibi yine sınıfta kaldı! Etnik ve dini çeşitlilik,   pek çok alanda istismara en uygun malzeme oldu! Hayvan hakları dikkate   bile alınmıyor! Farklı cinsel tercihler "şiddeti hak ettiği    düşüncesiyle" hayvan haklarından bile aşağıda! Doğa mı? Tam da bir talan   hortumunun merkezinde!
 
 Gerçekte, yasaların da engellemede   yetersiz olması dolayısı ile şiddetin her türü artık nerdeyse olağan   karşılanmaya başlandı. Güçlü, zayıf'a her alanda şiddet uygularken,   mağdurdan yana değil, zalimden yana olmak tercih edilir oldu.
 
 Psikolojik,   fiziksel ve ekonomik şiddet öyle bir çığırından çıktı ki, bu gidişle   bir gün her birimizin güvenli sandığımız alanlar altında kalabileceğimiz   bir göktaşına dönüştü.  Şaşırtıcı olan; Pek çoğumuzun durumdan rahatsız   olduğunu dile getirmesi ama uygulamada tam tersini yapmasıdır. Zalim   her zaman kendisini doğru ve haklı görüp, kendince geçerli bir sebep   bulurken, bu sebepler araştırmadan, soruşturmadan, empati kurmadan hemen   diğerlerince kabul görüyor. Oysa zulmün hiç bir geçerli sebebi   yoktur!!!
 
 İşgal edilen ülkeler, yargılanmadan aylarca tutuklu   kalanlar, göz göre eşi tarafından öldürülenler, minicik yaşlarda bile   tecavüze uğrayanlar, çocuk yaşta evlilikler, çaresiz hayvanlar,   gönüllüler,  "öteki"; din, cinsel tercih, cins, etnik köken'e sahip   olanlar, emeği sömürülenler, ekmeği ile oynananlar, muhtaç hale   getirilenler, doğa'ya uygulanan katliam...
 
 
 
 Bu sayıda   pek çok kez üstünde durduğum ve konu ile ilgili çeşitli çalışmalar   yaptığım "aile içi şiddetin kadın mağduru" üzerinde duracağım. Neden mi?   Çünkü kadına uygulanan her tür şiddet, azalacağına hızla artış   göstermeye başladı! Medyada bu tür haberler ne kadar kanıksanmaya   başladı. İzliyor, acıyor, geçiyoruz. Bir gün bizim başımıza geliyor,   izliyorlar, acıyorlar ve unutuyorlar... 
 Ailede başlayan şiddet,   toplum sağlığı sorunu haline geliyor. Şiddet mağdurlarının bir kısmı,   eğer hayatta kalmışlarsa, ilk fırsatta bir başkasına şiddet uyguluyor.   Kadın, fiziki, psikolojik ve ekonomik şiddete öncelikle aile içinde   maruz kalıyor. Daha çok erkekten ve/veya bazen de aile içindeki kadın   aile üyelerinden, şiddet görebiliyor.
 
 Eğitim eksikliği olan   ülkelerde, ekonomik şiddetle birlikte fiziki şiddet daha yaygın   görülüyor. Para ve ekonomik kaynaklar kadın üzerinde tehdit unsuru   olarak kullanılıyor, kadın bir gelir elde ediyorsa elinden alınıyor,   değilse çok az para bırakarak yapılması imkansız şeyler isteniyor,   istemediği işlerde çalıştırılıyor veya hiç çalıştırılmıyor. Gittikçe   daralan yaşam sınırları içinde kadının bilinçsizce de olsa itiraz etme   eylemi karşısında, şiddetle susturma yoluna gidiliyor.
 
 Eğitimli   kadın da her türlü ilkel şiddet gösterileri ile karşılaşmakla birlikte,   hele ki sosyal bir statüsü ve iyi bir kazancı varsa, bir de üstüne,   kendini yetersiz hissetmesi sağlamak amaçlı psikolojik şiddetle de yüz   yüze geliyor. Aile dışında ise akademik kariyeri veya iş çevresinde   çeşitli taciz ve şiddetlere maruz kalıyor. Bu durum, çok gelişmiş   gördüğümüz, insan haklarına saygılı olduklarını her fırsatta dile   getiren ülkelerde de sıkça yaşanıyor.
 
 Yasalar,   geleneklerin baskısı ile gereğince uygulanamıyor, eksik kalıyor ve   koruma imkansızlaşıyor. Birazcık haklarını bilip gerekli organlara   başvuranlar, öncelikle "aile de kol kırılır yen içinde kalır",   "kocandır, döver de sever de", "karı koca arasına girilmez"   zihniyetiyle, gereken özenle korunamıyor ve belki bir süre sonra katili   olacak eşinin (yakınının) yanına başı önde gönderiliyor. 
 Yasaların   suçluya eşit ceza uygulaması, hafifletici sebeplerin kaldırılması, hiç   bir sebebin cinayeti haklı göstermemesi ve özellikle şiddete karşı   cezaların ağırlaştırılması ile öncelikle fiil gerçekleşmeden engel   olunabilmesi, zor gibi görünse de uygulanması imkansız değil. AB nin   (her ne kadar zaman zaman , ele verir talkını kendi yutar salkımı   olsa da) ülkemizden istediği en önemli maddelerden biri "insan hakları"   çerçevesinde şiddete karşı yapılması gereken çalışmalar ve   uygulamalardır.
 
 Medya'ya yansımayan pek çok olay dışında duyup   görebildiklerimiz içinde son 7-8 yılda %1400 artış yaşanan kadın   cinayetlerinin istatistiği ironik bir biçimde Adalet Bakanlığı   verilerinde yer almaktadır.
 
 Toplumumuzda pek çok erkeğin   "şüpheli" gördüğü kadın sığınma evleri ise en son AB verilerinde Türkiye   de sadece 53 adete ulaşmış durumda!!
 
 Çocukken şiddete maruz   kalma, tanık olma durumundaki şimdinin yetişkin bireylerinin, pek çok   araştırmada okuyacağınız gibi öncelikle kendi eş ve çocuklarına olmak   üzere çevresine şiddet uyguladığı görülüyor. Çocukken şiddet görmüş,   eşinden şiddet görmekte olan, iş yerinde veya mahallesinde psikolojik   şiddet gören, eğitimli ya da eğitimsiz annelerin büyüttükleri   çocukların, toplum sağlığı için ne kadar faydalı olmasını beklersiniz???   Bir sonraki nesil'e aktarılan sağlıksız bir yaşam şekli gelişirken, suç   oranlarının artışına şaşırmıyoruz artık. Bu önlenemeyen eylemler, suç   oranı artan bir ülkede, yönetimlerle çatışmaya, yönetimlerle çatışma   diğer ülke ilişkilerinin aksamasına ve tüm dünyayı etkileyecek bir   zincirin halkası olma yoluna atılan adımlar oluyor. Çünkü gizli ya da   açık şiddet uygulayıcılar aynı zamanda toplumda karar mekanizmalarında   yer alabiliyor.
 
 Bunları   biliyoruz dediğinizi duyar gibiyim. Duymak yetmiyor. Şiddete karşı tavır   sergilemek, şiddet uygulanmasını önlemek için elimizden geleni yapmak,   insanların bu konulardaki girişimlerine destek vermek veya verilmesini   sağlamak, durumun ciddiyetini, vahametini kavramak lazım.
 Anneler,   geleceğin devlet adamlarını, babalarını, öğretmenlerini, bilim   adamlarını, hakimlerini, polislerini....yetiştirirken onları gerçek   anlamda korumak, hakları konusunda aydınlatmak, eşitlikçi  insan   haklarına saygı göstermek hepimizin görevi.
 
 Şimdi sadece geçen ay'a bakalım;(bunlar duyulanlar!!!)
 
 "Mayıs   2011 de Bianet'in gazetelerden, internet sitelerinden ve ajanslardan   derlediği haberlere göre erkekler mayısta 20 kadın, yedi erkek ve beş   çocuğu öldürdü. Faillerden üçü intihar ederken ikisi intihar girişiminde   bulundu.
 
 Erkekler geçtiğimiz ay 12 kadın, iki erkek, üç travesti   ve transseksüel ile bir çocuğu yaraladı.      Mayısta bir erkek   boşanmak isteyen karısını bir diğeri de yeğeninin sevgilisi olan bir kız   çocuğunu kaçırıp zorla alıkoydu. Bir erkek ayrı yaşadığı karısını rehin   aldı.
 
 Geçtiğimiz ay beş kadın ve yedi çocuk taciz, beş çocuk   tecavüze, iki kadın da gaspa maruz kaldı.   Mayısta 73 erkek, üç kadın   ve beş çocuk cinayet, yaralama, taciz ve tecavüz suçlarından   kovuşturmaya uğradı, gözaltına alındı, tutuklandı ya da kaçak duruma   düştü." (bianett'ten)
 
 BU GİDİŞLE GALİBA BÜTÜNLEME'YE BİLE KALAMAYACAĞIZ!!!
 |