ENGLISH
Editör/Yayın Yönetmeni

Koray Olşen

Yayın Kurulu

Reyhan Bilir
Aygün Doğan
Bahar Akkoyun
Seray Akkoyun
Koray Özbaysal 



Fotografya Yayın Kurulu
adına İmtiyaz Sahibi
Ş. Uğur Okçu


E-Mail Fotografya
fotografya@ada.net.tr

Yayınlanmasını İstediğiniz
Fotoğraf Haberleri İçin

fotografya@fotografya.gen.tr

ADANET Fotoğraf Editörü

Ş. Uğur OKÇU

Marka Avukatı / Copyright Lawyer
ARABULUCU
Ayşe OKÇU
 


    Sayılar    Sayı 45    Köşe Yazıları    Kamil Fırat
Kamil Fırat DOĞA TUTUNUR

Doğa tutunur…


Doğayı oluşturan her şey birbirine tutunur.


Bu “tutunma” birbirini var etmek içindir. Bir başka deyişle doğanın varoluşu bu ‘’ tutunmalardır’’


Ağaç görünür olanda gökyüzüne doğru yükselirken, diğer taraftan yeryüzünün derinliklerine doğru uzanır. Hem gökyüzüne, hem yeryüzüne, hem de doğayı oluşturan tüm varlıklara tutunur.


Bu tutunmalar tutunduğuna bir tahakküm oluşturmak için değil, birbirini var etmek, var olmak içindir. O yüzden doğanın “tutunmaları’’ bir varoluş meselesidir.


Her yeni günde bir fırtına, bir toprak kayması, bir yarılma… önümüze yeni bir “tutunmaya’’ dair örnekler sunar. Tahmin edilemeyen, duyumsanamayan yeni durumlardır bunlar. Ve her bir yeni açığa çıkma yeryüzünün gizlerini, dünyanın içini görmektir… Toprak yırtılır, kaya yırtılır, gök yırtılır… Bir kök çıkar ve bir şaşkınlık ortalığı kaplar.


Bu tutunmaları gördüğüm, yaşadığım birçok doğa olayına tanık oldum. Dağların zirvelerinde, ovaların derinliklerinde hiç tahmin etmediğim anlarda karşıma çıktılar. (Fotoğraf: 1)


O tanıklıklarda sanki tüm varlıkların görünmez ellerle birbirlerine tutunmalarıyla yüzleşmek, heyecan duymak… Olağanüstü bir işleyiş… Hiçbir şey yokmuş gibi bir durumun içinde bu olağanüstülüğü, görmek, tanık olmak, yaşamak…
Friedrich Engels “Doğanın Diyalektiğinde’’ bu konuyu “doğanın işleyişi” biçiminde ifade eder.


Evet… Doğanın işleyişi ya da bir başka bakışla “doğanın diyalektiği”…


İnsan bu durumun karşısında nerededir?


İnsan çok uzun zamandır doğal bir varlık olmaktan çıkmış kültürel bir varlığa dönüşmüştür… İnsan doğanın işleyişinin dışındadır. Biz insanların doğayla olan ilişkisi; ait olmadığı doğaya ona “egemen” olmak isteyen, ona tahakküm eden bir durumdadır. İnsan doğayı ötekileştirmiş ve onu kendi isteğine göre tanımlamaya ve şekillendirmeye çalışmış, artarak ta çalışmaya devam etmektedir. Doğanın işleyişine çomak sokan insan her seferinde bir “ pirus zaferi” kazanır doğanın karşısında. İnsanın doğaya tahakkümü, doğayı kendisiyle birlikte yok etmek gibi “aptalca’’ bir özellik taşımaktadır. İnsan doğayı yok ederken kendini yok ettiği gerçeğinin farkına varıp içselleştirdiğinde çok geç olacak… Doğanın bütüncül işleyişini bir tür yapıbozuma uğratmak, onun birbirine tutunmalarını kesintiye uğratmak, bugün yaşanan büyük doğa travmalarının nedenidir.


İnsanın kendi imgeleminin sınırları içinde doğayı ele alıp yorumlaması, kuşkusuz ki doğanın o anıtsal işleyişinin karşısında yetersiz kalır. Doğanın işleyişi göz ardı edilerek insanın doğaya sadece “fayda” bağlamında bakması gibi bir gerçeği ortaya koyar. Bu gerçek doğadan kopmuş ve doğayla bir aidiyet ilişkisi olmayan insanı, doğanın tüm tutunmalarından koparıp “tutunamayan” bir varlığa dönüştürmüştür.


Bu kadar karanlık dünya karşısında fotoğrafçı “doğaya’’ nasıl bakar? Ya da ben nasıl bakıyorum?


Doğanın işleyişine hayran olmamak kuşkusuz ki mümkün değil. Ancak o hayranlığın derinlerini görünür olanda görmek her şeyden daha heyecan verici.


Bir başka deyişle; sadece görünür olana mı? Yoksa görünür olanı da içine alan derinlerine mi hayran olmak/saygı duymak.


Böyle bakabildiğimiz oranda -ilginçtir ki- doğa da kendini olduğu gibi ortaya koyar. Sanki bir tür yazılı olmayan uzlaşı ortaya çıkar.


Her çekilen fotoğraf karesinde bu yazılı olmayan uzlaşıyı yeniden yaşama isteği. (Fotoğraf: 2)


Fotoğrafçıların yol ayrımlarından biridir burası. Çoğu fotoğrafçı doğaya makinesi aracılığıyla yaklaşır. Fotoğraf makineleri büyülü araçlardır ancak doğa; sadece insan olana kendini açar. Yani önce insan olarak doğa ile iletişim kurmak duyuların bütünüyle yaklaşmak bu işin uzlaşı boyutu sanırım. Diğer taraftan bir başka gerçek te; fotoğraf tüm unsurlarının uzlaşısının gerçekleştiği yerde ortaya çıkar. Uzlaşı yoksa fotoğrafta yoktur. Sadece ruhu olmayan görüntüler vardır.


Fotoğrafçı “insan” olarak, önce bütün duyularıyla doğayla iletişim kurabildiği oranda doğa da ona kendini açar.


Fotoğrafçının günümüzde doğayı yok eden sistemler karşısında yapabileceği tek şey; kendini açan “doğayı’’ insanlara gösterebilmektir. Doğanın ne olduğunu bilmeyen insana “doğayı sev ve koru” demek hiçbir anlam taşımıyor. O nedenle doğanın işleyişinin görünür boyutunu günümüz insanına aktarabilmek, insanın doğaya hayranlık duymasına ve ona “tutunma” isteğini uyandırabilir.


“Tutunma” isteği, tutunamayanların dünyasında doğaya dönüşü ve onunla birlikte yaşamayı tetiklemesine aracılık etmek. Bunun yolu da fotoğrafçının “fenomenolojik’’ bir bakış geliştirmesi ile mümkün görünüyor…


Kamil Fırat

Ekim 2024




Ziyaretçi Sayısı:172
 
   
 
   
 

Barındırma: AdaNET

 

Copyright and "Fair Use" Information

Dergimiz ticari bir kuruluş olmayıp amatör bir yayındır. Fotoğrafçıları ve dünyada yapılan fotoğraf çalışmalarını tanıtmak amacıyla bilgi ve haber yayınları yapmaktadır.
Bir kolektif anlayışıyla çalıştığı için makalelerde yer alan fotoğraflar ve alıntıların sorumluluğu makalenin yazarına, fotoğrafçısına aittir.
Dergide yer alan içeriklerden ve ihlallerden derginin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

Fotoğrafya'da yayınlanan yazıların, fotoğrafların ve kısa filmlerin sorumluluğu
yazarlarına/fotoğrafçılarına/sanatçılarına/film yönetmenlerine aittir.

Dergimiz fotoğrafla ilgili gelişmeleri duyurmak amacıyla çalışmaktadır. Ek olarak, ülkemizde yeterince tanınmayan yabancı fotoğrafçılar ve fotoğraflarıyla ilgili bilgi de aktarmaktadır. Makalelerde yer alan fotoğraflar HABER amaçlı kullanılmaktadır.

AdaNET Ana Sayfa X-Hall Instagram