EDİTÖRDEN YENİ SAYIYA DAİR
Bir arada yaşayarak toplumlar oluşturan insan, sosyal bir varlık olarak inşa etti kültürü. İnsanları bir arada tutan dildi. Tevrat’ta Nemrut’un öyküsünü okuduğunuzda, Babil’de insanların dillerini karıştırır Tanrı, insanlar anlaşamayınca dağılırlar. Dil toplumu birleştirir. Ortak dili kullanan insanlar, bir bina gibi, tuğla tuğla üst üste inşa edilen kolektif bir yapıyı, kültürü geliştirdiler.
İki insanı bir arada tutan temel yapı olan iletişim yetkinliği dile dayanır. Herhangi bir işarete, koda, söze anlam katan şey insanın uzlaşıdır. Dil bir uzlaşıdır. Dil, insanın deneyimlerini birbiriyle paylaşabilmesini, bu deneyimlerden yola çıkarak kültürler oluşturabilmesine de olanak sağlar.
İletişim ses kodlarıyla, sözle gelişti. Söz, anlam ve bellek, insanın deneyimlerini gelecek kuşaklara aktarabilmek için yeterli miydi? Zamanla kalıcı mesajlar oluşturmayı düşündü. İlk kez bir anlamı paylaşan duvar resimleri, bilgiyi kayıt altına alma ve paylaşma eyleminin başlangıcında yer alıyor. Duvar resimleri bir anlamda yazılı kodlar sisteminin ilkiydi.
Zamanla küçük resimlerin, piktogramların kullanıldığı ilk yazı sistemleri geliştirilir; piktogramlar sembollere, kodlara, harflere dönüşerek günümüzün yazı sistemlerine evrilir. Okuryazarlık yakın zamana kadar bir azınlığın becerisiydi. Oysa resim ve heykel, özellikle toplumun güçlü kesiminin bir propaganda aracı olarak varlık kazandı. Bir yanıyla okuryazarlığı olmayan halka yönelik bir bilgi sunumu, diğer yanıyla kolayca izlenebilme özelliğiyle topluma yönelik bir etkileme yöntemiydi.
Görsel kültür, duygu, düşünce ve bilgiyi aktarmak ve paylaşmak yöntemi olarak gelişir... Çeşitli evreler, politik süreçler ve sosyal karakterlerle şekillenir. Tarihsel süreçte insan-toplum ilişkileri karşılıklı çıkarların korunması bağlamında, politik bir süreçle yolculuk yapar. Birey, hem toplumun bir parçası, hem de eleştirilerin, karşı çıkışların, yenilikçi yaklaşımların merkezi olma ikilemiyle varlığını sürdürür. Sonuçta sanat dediğimiz şey, felsefe dediğimiz şey bu farklı düşüncelerin paylaşılmasına olanak sağlayan ortamlardır.
Gelişmiş toplumlar bireyin deneyiminin toplumun vizyonu için önemini kavradığından, kültürel ifade alanlarını özgür ortamlar olarak benimsediler.
19. yüzyılın ilk yarısında görüntünün mekanik ve kimyasal süreçlerle kaydedilebilmesi sonrası, toplumlarda yeni tekniği kabul etme ve kültürel alanda tanımlama süreci başladı. Yeni buluşlarla teknik olarak gelişirken, toplumsal kullanımda yeni görevler üslendi. Sonuç olarak bir iletişim ve bir bellek aracı olarak, kültürün ve toplumsal belleğin vazgeçilmez bir yöntemi oldu.
20. yüzyılın karakteristik niteliği tüketimin ulaştığı devasa boyutlar. 21. Yüzyılda, tüketimin hızı artık yaşadığımız gezegeni yok etme boyutuna doğru yol alırken, bir kısım manzara fotoğrafçılığı bu konuyu irdeliyor.
Fotoğraf bir bellek aracı olarak kaydederken, öte yanda bir anlam aracı olarak kodlarla iletişim kuruyor ve düşündürüyor.
Bu sayıda, fotoğrafın bu anlam, bellek, kültür ilişkisine bir bakış olarak manzara fotoğrafçılığının tarihsel süreçte dönüşümüne, değişen misyonuna, amaç ve anlam ilişkilerine kısmi bir bakış sunacağız.
Ekim 2024
|