NFT PAZARI TÜRK FOTOĞRAFI İÇİN BİR YANILSAMA MI
AHMET SEL
Mayıs2022 Web 3.0, internetin hayatımıza girdiği andan beri karşılaştığımız en önemli dönüm noktalarından biri. Özellikle görsel işler üretenler ve daha spesifik olarak fotoğrafçılar için yeni olasılıklar barındıran alanlar açtığını düşünüyorum. Web 3.0 diye adlandırılan, yeni internet teknolojisinin fotoğrafın özünü değiştireceğini düşünmüyorum. Fotoğrafın iletilmesi, paylaşılması, gösterilmesi ve ticareti ile ilgili yeni olasılıklar söz konusu sadece. İçinde bulunduğumuz dönem internetin fotoğrafçıların hayatına girdiği ilk dönemleri anımsatıyor. O yıllarda internetin ortaya çıkardığı yeni görsel alanları, medyanın en kolay ve çabuk tüketilen malzemesi olan fotoğraf ve videolarla beslemek gerekiyordu. Hatta Bill Gates ve bazı diğer girişimciler önemli fotoğraf ajanslarını satın almak üzere harekete geçmişler, ama bu atılımları fotoğrafçıların sahip olduğu telif hakları nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bunun üzerine o dönemde yaratılan yurttaş gazeteciliği kavramı ve diğer yöntemlerle bu eksiği gidermeğe çalıştılar. Şimdi de buna benzer bir gelişim yaşıyoruz, Web 3.0 ile beliren ve henüz ilk aşamalarını gördüğümüz çok boyutlu sanal dünya, Metaverse evreni ve bunun içinde yer alacak sanal kamusal alanlar, sanal galeriler, sanal reklam panoları ve bunun gibi daha birçok mecra için görsellere gereksinim var, bu da fotoğraflarımızın çeşitli yollarla yağmalanmasına izin vermemek koşuluyla, biz fotoğrafçılar için yeni olanaklar olarak değerlendirilebilir. NFT, yeni bir sanat türü değil, yeni bir medya formatı sadece. Bundan önce de fotoğraflarımıza dijital ortamda ulaşılabiliyordu, ancak NFT’nin değiştirilemez tek (unique) bir görsel “format” olması, özgünlüğünün, üreticisinin, alıcısının ve zaman içinde el değiştirme sürecinin sanal ortamda kayıt altına alınması çok önemli bir adım. Bazı fotoğrafçılar bu açıdan baktıklarında, NFT dünyasını haklı olarak 2. bir Rönesans olarak adlandırıyorlar. Aracıların, galerilerin, ajansların aradan çıkması fotoğraf üretenler için maddi anlamda önemli bir gelişme gibi duruyor, ancak burada göz ardı edilmemesi gereken bir durum va r ; söz konusu görsel eserlerin bir dış göz tarafından değerlendirilmesi de çok önemli. Eğer ortaya konulan işlere sanatsal bir değer atfetmek söz konusuysa, burada uzmanlaşmış kişi ve kurumların sanat tarihi bilgisini, fotoğraf alanındaki tarihi ve kültürel birikimlerini, deneyimlerini boşa atmamak , onlarla yeni iletişim ve işbirliği biçimleri bulmamız gerekir. Akıllı (smart) bir küratörlük sisteminin uzun erimde, hem sanatçılar hem de koleksiyonerler açısından eğitici ve yararlı olabileceği kanısındayım.
Devasa ekonomik sorunların yaşandığı, dolayısıyla fotoğraf pazarının ve gelirlerinin çok kısıtlı olduğu ülkemizde NFT’ye aşırı ilgi doğal bir olgu. Ancak, kendini fotoğrafçı ya da “fotoğraf sanatçısı” olarak tanımlayan ve yarışmalardan para kazanan birçok kişinin yeni bir gelir kapısı olduğunu düşündükleri NFT pazar yerlerine yönelmeleri, her ne kadar az sayıda başarı öyküsü olsa da, beraberinde yoğun bir düş kırıklığı da getiriyor… Bir kaç başarı öyküsü NFT pazarında para kazanabilme olasılığını, bunun kolay olduğu yanılsamasını insanların kafasına sokuyor. Halbuki gerçek karşımıza başka türlü çıkıyor. Pazar yerleri aşırı kalabalık, satıcı sayısı ve dolayısıyla arz, sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen ve pazarı gerçekten yönlendirme olanağına sahip koleksiyonerlerin alım kapasitelerinin kat ve kat üstünde.
Öte yandan satışa sunulan fotoğrafların ezici çoğunluğu genellikle birbirinin tekrarı. Bunlara, alışılmış dernek fotoğrafçılığı üretimi de diyebiliriz. Örneğin ters ışıkta koyun sürüsü ve çoban, Kayseri’de Yılkı atları ve Amerikalı kovboya özenen at çobanları… Bunlara tabii ki semerci ustalarını, bakırcıları, domates kurutan sevimli nineleri ve tandırda pişen ekmek fotoğraflarını da ekleyebiliriz. Herkes memnun ve mesut, yani kısacası fotoğraf dünyamız oldukça kısır ve yeni bir şey yok. Genel anlamda Sovyetler Birliği’nde Kruşçev döneminde revaçta olan, sosyalist gerçekçi fotoğrafı henüz aşmış değiliz, sadece traktör sayısı bizde daha az… Bu durumda, giderek nitelik değiştiren ve çıtayı yükselten NFT pazarında başarı beklemek oldukça zor. İstisnalar dışında, fotoğrafımızın bir meselesi, bir öyküsü yok! Evet, güzel ışıklar, iyi bir geometri var diyebiliriz, ama Türkiye’de fotoğraf adına köşe başlarını tutmuş ve bugünün çağdaş beklentilerini gözden kaçıran ışıkçı ve geometrici, yaşayan ya da artık aramızda olmayan dönem (era) fotoğrafçısı “ustaların” gölgelerinden kurtulup,kendi görsel anlatılarımızı kurmanın zamanı geldi geçiyor. Tabii günümüzün sorunlarına odaklanan, bu sorunlar çerçevesinde kolektif işler üreten çok nitelikli gruplar, oluşumlar da var ama sayıları ne yazık ki hala çok sınırlı.
Kanımca, yukarıda sözünü ettiğim temel sorunların üstesinden gelmeden, NFT pazarında söz sahibi olmak çok güç. Evet payımıza bazı kırıntılar düşebilir, fotoğraf alımlarının kripto paraların düşüşüne paralel olarak azaldığı dönemlerde, fotoğrafçılar birbirlerine destek amaçlı çok edisyonlu fotoğraf satarak üç beş kuruş kazanabilir, ama şu unutulmamalı ; koleksiyoncu nadir ve kaliteli fotoğraflar arayışındadır. 20 kişinin aldığı aynı fotoğraf bir koleksiyoncu nezdinde hiçbir değer taşımaz. Kariyerde bir kilometre taşı hiç olmaz, tam tersine…
Son olarak unutulmaması gerek bir hususun altını çizmek istiyorum.Başlangıçta klasik baskı fotoğraf satın alan koleksiyonerlerden çok farklı olan yeni nesil NFT koleksiyoncularının gözleri her gün biraz daha eğitiliyor, daha seçiciler, bazıları sanat danışmanlarıyla çalışıyor ve Metaverse dünyasında oluşturmak istedikleri sanat galerilerinde gösterilmek üzere, düşünülmüş, planlanmış fotoğraf koleksiyonları inşa etmek çabası içindeler. … Yani eski ‘trader’ ya da paradan para kazanan insanlar artık gerçek birer sanat koleksiyoncusuna dönüşüyor ve bu da bazılarımız için iyi, bazılarımız için de son derece kötü bir haber!
|