MİLJA LAURİLA
Helsinki'de, 1982
yılında doğan sanatçı, henüz on haftalıkken ailesiyle birlikte
üç yıl yaşayacakları Tanzanya’ya taşındı. Sanatçı bu
dönemi, "Afrika'da geçirilen zamanı hatırlamıyorum, ancak
bunun kim olduğumun önemli bir parçası olduğunu hissediyorum",
diye açıklıyor. Çocukken bile Afrika'da çekilmiş çocukluk
resimlerine özlemle bakardı, ancak fotoğraflara bakarken ve yeri
veya insanları hiç hatırlayamadığından güçlü bir çelişki
hissediyordu.
Laurila henüz on
bir yaşındayken babası vefat eti. Babası tutkulu amatör bir
fotoğrafçıydı ve geride geniş bir fotoğraf arşivi bıraktı.
Milja Laurila büyüdüğünde, babasının arşivini gözden
geçirirken, fotoğraf ve hafıza arasındaki bağı daha da
sorgulamaya başladı. To remember (2004) adlı ilk serisinde, renkli
negatif filme çift pozlama yaparak babasının çektiği eski aile
fotoğraflarını yenileriyle birleştirdi. Laurila şöyle
anlatıyor: "Hatırlama sürecinde, kelimeler ve resimler
arasındaki ilişkiye gittikçe daha fazla ilgi duymaya başladım."
Hatırlama sürecinde onlarla ilişki kuramadım. Bu nedenle,
ipuçları arıyordum, fotoğrafların içine girmenin bir yolunu
arıyordum ve fotoğrafların arkasında, zarflarda, negatif
sayfalarda ve slaytlarda yazılı kelimeler/notlar buldum.
Fotoğraflara eklenen kelimelerin beni onlara yakınlaştırdığını
hissettim." Bu, metin ve görüntü arasındaki ilişkiye
yönelik sanatsal araştırmasının tetikleyicisiydi. Daha sonra Milja
Laurila, eski ansiklopedilerde bulunan bilimsel görüntüleri ve
metinleri kullanmaya başladı. Ansiklopediler, her şeyi kategorize
etme, mantık ve mantıksal düşünceye göre kontrol etme ve
yönetme girişimidir. Ancak resimlere ve metinlere yakından
bakıldığında Laurila her ikisinin de şiirsel niteliklerine
hayran kaldı. Onlarda güzel, saçma ve duygusal bir şey buldu.
Eski ansiklopediler Laurila’yı, bilgi kavramını, temsilini ve
bağlamını sorgulamaya yöneltti. “Kitaplar, zamanlarının
görüşlerini yansıtıyor ve“ normal ”kabul edilen veya
bilimsel gerçek olarak ifade edilen şey, zamanla değişiyor. Milja
Laurila, bugünün bilgisi elli veya yüz yıl sonra nasıl
görünecek? ”sorusuna yöneldi. Atlas und
Grundriss der Psychiatrie (2013) serisi, 1902 tarihli bir Alman
psikiyatri kitabından esinlenmiştir. Kitap farklı türden akıl
hastalıklarını tanımlarken, aynı zamanda onları görsel olarak
da belgelemektedir. O dönemde akıl hastalığının fiziksel
görünümde kendini gösterdiğine yani görülebileceğine
inanılıyordu. Standart uygulama, hastaların fizyonomisini
titizlikle tanımlamaktı. Milja Laurila, "Bir fotoğrafa
atfedilen anlamlar büyük ölçüde bağlam, uygulamalar ve
fotoğrafın kullanıldığı duruma bağlıdır", diye
açıklıyor. Sanatçı, “akıl hastası başlıklı bir kişinin
portresi, bu kişinin aslında akıl hastası olduğuna inanmamızı
istiyor. Ama altyazılar dışarıda bırakılırsa ne olur"
diye soruyor.
Milja Laurila
eski tıp kitaplarında resim arar. Bu kitapların yazarlarının
yanı sıra okuyucu kitlesi de o günlerde çoğunlukla erkekler
olmuştur. Sanatçı, "tıbbi bir nedeni olmamasına rağmen"
fotoğraflar çoğunlukla üzerinde kıyafetsiz genç kadınları
tasvir etmesine dikkat çekiyor. Örneğin, bir tümörden veya
boyunda bir şekil bozukluğu problemi olan genç bir kadının
belden yukarısı çıplak göğüslerini göstererek fotoğraflandı.
Laurila, "Bu görüntüleri yayınlamak şöyle dursun, çekmenin
nedeninin ne olduğunu merak etmeye başlıyorsun" diyor.
Tıbbi
fotoğrafların çoğunda kadınların gözleri kapatılmıştır.
Anonimliklerini korumak için olduğunu varsaysanız da farklı bir
soru oluşuyor. Milja Laurila işte bu soruya yöneliyor: "Gözlerinin
kapanması belki izleyici içindir, belki de kadının gözleriyle
yüzleşmek, kadının kendine bakmasını istemiyordur?" “Benim için bu
kadınlar hasta değil; Onları hasta olarak görmüyorum. Bu eski
resimlere baktığımda, fotoğraflanan insanlarla güçlü bir bağ
hissediyorum. Çekim sırasında nasıl hissetmiş olduklarını
merak ediyorum” diyor Laurila. Bunun kısmen, kendisinin bir hasta
olarak fotoğrafının çekilmiş olmasından kaynaklanabileceğini
anlatıyor. Eserlerindeki kadınlar gibi, o da çıplak vücudunun
fotoğraflarını çeken bir doktorun kamerasının önünde ayakta
durmaktadır. Laurila, "hoş bir deneyim değildi" diye
itiraf ediyor ve devam ediyor: "Kendimi kaybolmuş hissettim.
Doktor bedenimi titizlikle fotoğrarken, sanki bana bakıyormuş gibi
- sanki orada değilmişim gibi. " Sanatçı, hafıza
konusundaki ilk çalışmalarında olduğu gibi, bugün de metin ve
imge arasındaki ilişkiden etkileniyor. Siyah beyaz çalışmalarında,
bulduğu bilimsel görüntüleri hiçbir değişiklik yapmadan
kullanıyor, ancak altyazıları dışarıda bırakıyor. Laurila,
“Onlara kendi sesleriyle konuşma şansı veriyorum” diye
açıklıyor ve merak ediyor: “Bu bilimsel görüntülere orijinal
bağlamlarından koptuklarında ne olacak? Bir zamanlar kanıt
olduklarını unutuyorlar mı? " Milja Laurila,
tıpta kadının rolü ile ilgileniyor: kadınların nasıl tasvir
edildiği, teşhis edildiği ve tedavi edildiğini sorguluyor. Tarih
boyunca kadını tanımlama ve cinselliğini kontrol etme girişimleri
olmuştur. Kadınlara özgü birçok hastalık ve özel durum göz
ardı edilmiş, yanlış teşhis edilmiş veya kötü muamele
gösterilmiştir. Bunun nedeni kısmen yeterli veri olmaması ve
araştırmanın odağı ve finansmanı kadınları ilgilendiren
konularla değil, başka bir alanla ilgili olmasından kaynaklanıyor.
Laurila, son olarak "Ne yazık ki, bugün bile durum böyledir"
diyor ve bitiriyor. Sanatçının
güncel sergisi, “Tutarsız Görme Yolları”, Berlin’de Persons
Projects sergi salonunda, 29 Nisan - 28 Ağustos 2021 tarihleri
arasında izlenebiliyor. https://www.personsprojects.com/exhibitions/inconsistent-ways-of-seeing Website: www.miljalaurila.fi
|