KORONA GÜNLERİNDE
BİR ORTAKLAŞA FOTOĞRAFLAMA MODELİNE DAİR GİRİŞ
Özcan Yurdalan
Fotografik görüntünün kimyasal düzleme tespit edilmekten
kurtulup sayısal ortamda zuhur etmesiyle birlikte fotoğrafçılar
için önemli bir evre başladı. Ama çok geçmeden asıl milat
geldi: Dijital fotoğraf makineleri kısa bir süre filmli makineleri
taklit ederken cep telefonu teknolojisi ensesinde bitiverdi.
Birleştiler. Hibrid bir varlık girdi hayatımıza. Telefonlar
fotoğraf çekiyor, fotoğraf çekebilen alet telefon edilebiliyordu.
Alem de bir başka dönmeye başlamıştı haliyle. Bir fotoğrafın
ortaya çıkabilmesi için uzun zaman alan kimyasal süreçler çoktan
arkada kalmıştı. Sayısal görüntünün ortaya çıkışı gibi
görüntünün iletilebilmesi için zaman faktörü ihmal edilecek
kadar kısalmıştı…
Bu yazıyı fotoğraflı ceptelefonu teknolojisinin nimetlerinden söz
etmek için yazmıyorum tabi. Size 2020’nin ilk aylarında
yaptığımız bir ortaklaşa editoryal fotoğraf çalışmasını
anlatmak istiyorum.
Tam adıyla:
KGF- Korona Günlerinde Fotoğraf ORTAKLAŞA BİR EDİTORYAL FOTOĞRAF
ÇALIŞMASI.
Burada büyük harfle yazdığım niteleme aslında bir faaliyet
modelini tanımlıyor. Her ne kadar bu modeli yeni kullanmaya
başlamış olsak bile, (Bu modelde ilk faaliyetimiz TFSF-Türkiye
Fotoğraf Sanatı Federasyonu’nu bünyesinde yaptığımız üç
yıl süren MGH-Memleketimden Görsel Hikayeler çalışmasıydı.
KGF ikincisi) bu tür geniş katılımı mümkün kılan,
yaratıcılığa açık, eşit ilişkilenme ve katılımcı üretim
modelini esas alan, birlikte öğrenme metodolojisiyle
gerçekleştirilen, coğrafi kısıtlamadan azade mekâna bağımlı
olmadan yapılabilen faaliyetler, dijital fotoğrafın ve internet
esaslı iletişimin sağladığı imkanlarla mümkün oldu.
-Aman Yanlış Olmasın-
Yazıya girerken, teknik gelişmelere ilişkin söylediklerim için
bir açıklama yapmak isterim ki yanlış anlama olmasın:
O dediklerimin, çok sık rastladığımız içi boş bilim/teknik
güzellemesi olmadığını belirtmeliyim. “İlahi çözümün
teknolojide ve dijital dünyada” olduğunu falan işaret eden bir
kafayla yazmadım onları. Ben hala aslolanın içerik olduğunu
gerek sosyal medyanın gerek sanal alemdeki imkanların o içeriğin
üreticisi değil ancak taşıyıcısı olmakla değer taşıdığını
altını çizerek ifade etmek isterim. Benim nezdimde tabi. O nedenle
sanal alemdeki taşıyıcı ortamlar o kadar hızla ve biteviye
yenileniyor ki, kendi pratiğimizden bildiğim ve aralarında sadece
yarım yıl olan iki ortaklaşa editoryal fotoğraflama faaliyetinde,
MGH-Memleketimden Görsel Hikayeler ile KGF- Korona Günlerinde
Fotoğraf çalışması sırasında kullandığımız görüntü
iletim ve birlikte düşünme/değerlendirme çalışmalarında bile
şaşırtıcı yenilikler kullandık. Hem de hiç yadırgamadan
rahatça. O nedenle dijital teknolojinin yeniliklerinin tüketim
ekonomisi ve pazarın kurallarıyla zaten hep değişecek olduğunu,
yapay zekanın giderek daha fazla günlük kullanımda yer alacağını
bilerek. (Bunları bilerek ama eyvallah da demeyerek) bu çalışmayı
nasıl yaptığımızdan çok ne yaptığımıza değinmek, içeriği
nasıl şekillendirdiğimizden söz etmek istiyorum.
26 Nisan 2020’de başladığımız KGF- Korona Günlerinde Fotoğraf
çalışmasının amacını şu şekilde belirlemiştik:
“İçinden geçtiğimiz “tecrit” zamanlarına fotoğrafla
bakmak. Kaygılarımızı, umutlarımızı, heyecanlarımızı ve
korkularımızı kaydetmek; yaşama tutunma irademizi, dayanışma
hallerimizi görünür kılmak.
Birlikte bir görsel bellek oluşturmak.
Canlılar alemine ve doğaya yabancılaşarak yarattığımız bu
dünyada ne zaman ve nasıl biteceğini öngöremediğimiz bir
süreçten geçiyoruz. Bu geçitte kendimizden yola çıkarak
yaşadıklarımızı ve yaşayamadıklarımızı, hiç
bakmadıklarımızı, görmediklerimizi, hallerimizi, duygularımızı,
anlarımızı fark ederek, kendimize daha içerden bakmayı deneyerek
birlikte yol almak.
Birbirimize görüntüler aracılığıyla dokunarak eksikliğini
hissettiğimiz güzel duyguları yaşamak yaratıcılığımızın ve
özgür ifadenin önünü açmak.”
Bu amaçlar doğrultusunda sürecek KGF faaliyeti için oldukça
yaygın katılım sağlamaya çalıştık.
Şöyle ki:
“Bu çalışmaya evde kalarak kendini koruyabilme şansına sahip
olan ya da geçimi için sokağa çıkması gereken ya da kamu
hizmetini gerçekleştirmek için dışarıda çalışan ve herhangi
bir görsel kayıt aracıyla fotoğraf çeken herkes katılabilir.
Katılanlar öncelikle kişisel sağlığını ve kamu sağlığını
esas alır” dedik.
-Demokratik Bir Faaliyet Olarak Fotoğraf Çekmek-
Fotoğrafçılığın baştan, ilk yıllarından itibaren, hani o
kazulet kameralar, eziyetli poz verme seansları ve bitmek tükenmek
bilmeyen kimyasal işlemler gerektiren zamanlarında bile kendi
varlığı ve işlevleriyle demokratik bir alan yarattığını
biliyoruz.
Bugün geldiğimiz aşamada ise cep telefonu olan herkesin görüntü
üretmesi sıradan günlük faaliyetler arasında ve doğal bir
davranış haline geldi. Anlamlı bulduğumuz bir sahneyi, değer
verdiğimiz bir tanıklığı kaydederek çoğaltıp iletebileceğimiz
bir araç var hayatımızda. Elbette bu kolay üretilip kolay
dağıtılan tanıklıkların başta etik değerler olmak üzere
çeşitli problem alanları yarattığını da biliyoruz ve “yurttaş
muhabirliği” gibi uygulamaların birçok manipülatif alanlar
açtığını tartışmayı da ihmal etmiyoruz ancak burada söylemek
istediğim şu:
Korona pandemisinin ilk aylarında gerçekleştirdiğimiz bu
ortaklaşa editoryal fotoğraf çalışması KGF’nin aynı zamanda
yurttaş tanıklığı üstünden bir demokratik iletişim alanı
tanımlaması yapılabilecek bazı verilere sahip olduğunu
düşünüyorum. Kolektif görsel hikaye anlatıcılık modeli olarak
günlük hayatlarımıza derinlemesine bakabilme imkanı veren bir
yöntem olabileceğini tartışıyorum. Bu çalışma üstüne
katılımcı anketiyle desteklenmiş bir akademik makalenin kısa
sürede önümüzde olacağını bilerek ilgilenenlerin de dikkatine
sunmak istiyorum.
Fotoğrafçılık popüler bir faaliyet, faydalı bir boş vakit
meşgalesi olduğu gibi bir sanat aracı, bir belgesel anlatı
yöntemidir aynı zamanda. Bununla birlikte girdiği yeni evrede
herkesin kullanımına açık bağımsız ifade aracıdır, bunda
epey zamandır hemfikiriz. Bu anlamda bireysel bir görsel
hikayecilik, belgesel anlatı inşa edilebileceği gibi, yüzlerce
kişiden oluşan topluluklarla birlikte tanımlı bir konuda belirli
bir sürede, editoryal işleyiş içinde ortaklaşa hikaye etme
vasıtası olarak da bakabiliriz fotoğrafçılığa.
Bu yaklaşımla KGF çalışmasını gerekçelendirirken katılımcılar
için şu çerçeveyi çizmiştik:
“Fotoğrafçılık, ülkemizde oldukça yaygın bir hobi, etkili
bir sanatsal yaratıcılık mecrası ve belgesel anlatı aracıdır.
İçinden geçtiğimiz bu kritik günlerde fotoğraf çekmek için
hareket imkanlarımız kısıtlandı. Kimimizin ev içinde bir tür
tecrit koşulları yaşadığı, kimimizin de çalışma hayatını
sürdürmek zorunluluğundan dolayı ev dışına çıkmak durumunda
kaldığı bu günlerde “dışarısı”nı ve “içerisi”ni
yeniden düşünür olduk. Bu dönemde objektiflerimiz “kamusal
alandan” fazla “özel alana” bakar oldu. Başka hayatlar yerine
kendi hayatımızı fotoğraflama fırsatımız fazlalaştı.
İnsanlık aleminin içinden geçtiği bu zor günlerde yaşantımızın
ne kadar süreceği belirsiz olan yeni şeklini, her birimize kişisel
bir moral destek sağlayabileceği gibi yalnızlaştığımız bu
günlerde ortaklaşa bir çalışmanın parçası olma hazzını da
yaşatabilir.
Bu çalışma jurnalistik beklentilerle çekilmiş haber fotoğrafları
yerine öznel hayatın doğrudan ya da metaforik görsellerini,
mecazlı anlatımı tercih ediyor. Hayatımıza kendi
perspektifimizle ve kendi penceremizden bakarak yaratıcılığımızı
ortaya koymamızı ve tekil kareler halinde ya da bir seri/hikaye
halinde anlatılar kurmamızı öneriyor.”
EVDE YA DA DIŞARIDA
SAĞLIKLI KAL - BAŞKALARINI KORU
HAYATINA FOTOĞRAFLA BAK
-Sayılarla KGF Çalışması-
26 Nisan 2020 – 30 Haziran 2020 tarihleri arasında
gerçekleştirilen KGF çalışmanın istatistikleri de, üstünde
düşünülmesi ve tartışılması gereken bir tablo çıkarmış
olabilir diye düşünüyorum.
Bu yazıyı pek de aram olmayan rakamlara boğmadan ama yine de
onları kullanarak şöyle bir manzara çıkarabilirim ortaya:
Bu çalışmaya 360 kişi başvurdu. Aralarında derneklerin temsil
ettiği perspektifle (bu genellemenin ince anlatımı bende saklı)
fotoğraf üretenler olduğu gibi fotoğrafla daha esnek bir ilişki
içinde olan meraklı kişiler de vardı. Daha önce fotoğrafla bir
hikaye kurma konusunda deneyim sahibi olanlar bulunduğu gibi
anılarını kaydetmek için fotoğrafa hayatında yer açan kişiler
de vardı.
Ortaklaşa editoryal bu çalışmaya katılan 360 kişiden 225’i
kadın 135’i erkekti. Aslında bu ilk bakışta popüler fotoğraf
ortamımızdaki kuruluşların genel yapısını da gösteren bir
dağılım. O nedenle yadırgatıcı olmayabilir. Çünkü
derneklerimizde etkin bir kadın katılımcı ve faal kadro olduğu
halde karar vericiler daima erkek ağırlıklıdır malum. KGF
çalışmasında da teknik düzenlemeleri iletişim kurgusunu iş
takvimini yapan mutfak benzer bir tablodan muzdaripti. Ancak nihai
ürünlerin ortaya çıkış sürecinde ve çalışmanın sonucunda
belirleyici olan 33 editörün 18’i kadın 15’i erkekti.
Baştan sona kadar ekran iletişimiyle gerçekleşen KGF’de çarpıcı
olabileceğini düşündüğüm bir diğer sayısal veri ise
faaliyete katılan fotoğrafçıların coğrafi dağılımıydı.
Anadolu’daki 27 ilden ve yurtdışındaki 5 yerden fotoğrafçılar
bu ortaklaşa faaliyete katıldı.
Daha ince ayarlı istatistikler ve üç aylık çalışma sürecini
sayılar üstünden izleyebileceğimiz tablolarımız bulunmasına
rağmen benim sadece bu sayıları iletmekteki amacım şudur:
Birinci olarak, fotoğrafçılığın artık öyle olmadığını;
miladını hızlı yaşadığını, yepyeni bir evreye girmiş
olduğunu deneyimleyerek ifade etmeye çalışıyorum. Gerek TFSF-MGH
çalışması, https://mgh.tfsf.org.tr/tr/anasayfa,
gerekse artık kurumsal kimlikleri bulunmayan Galata
Fotoğrafhanesi-Fotoğraf akademisi, Fotoğraf Vakfı ve Nar Fotoğraf
Kolektifiyle bağlantılı kadroların gerçekleştirdiği KGF
çalışması bu yeni aşamada birlikte eylemeye dair iyi kötü
ipuçları barındırmaktadır kanısındayım. Elde bir deneyim ve
pek de içerikli yüzlerce hikaye, binlerce fotoğraf var. Neymiş bu
MGH? Neymiş bu KGF diye bakmakta fayda olabilir.
www.koronagunlerindefotograf.com
İkinci çıkarımım ise gerek TFSF, gerekse bağlı olan olmayan
fotoğraf dernekleri bu yeni evrede yapılanmalarını ciddiyetle
gözden geçirerek pandemi sonrasına dair projeksiyonlar yapmalılar
sanırım. Pandemiden sonra bu dar geçitten çıkabilenler için her
şey daha güzel olacak mı emin değilim ama her şey bir başka
olacak bu kesin.
Elbette demokratik bir işleyişe sahip, şeffaf ve katılımcı
yönetimleri içselleştirmiş, özgürlükçü ve yaratıcı
dernekler hala demokratik ve özgürlükçü toplumların da temel
taşlarıdır. Onlardan vazgeçemeyiz. Tümüyle sanal aleme taşınmış
fotoğraf faaliyetleri topluma yapılacak bir fenalık olabilir. Bana öyle geliyor ki, derneklerin pandemi sonrasında fotoğraf
alanındaki yerlerini yeniden tanımlamaları, insan sıcaklığından,
doğrudan temastan omuz omuza eylemekten vazgeçmeden sanal alemdeki
ilişkilenmeleri tanımlamak için paçaları sıvamaları gerek. Biz
öyle yaptık da ondan dedim.
04.05.2021
|